Evini sanat atölyesine çevirdi
Başkurt: Cebimde sürekli kağıt, kalem taşırım ve gittiğim yerlerde boş durmam, resim çizerim. Onları daha sonra heykele çeviriyorum. Heykel olamayacakları da resim olarak değerlendiriyorum.
Balıkesir’in Edremit ilçesinde, emekli astsubay Nurettin Başkurt, 5 yıl önce atölyeye dönüştürdüğü evinin üst katında sürdürdüğü yağlı, guaj ve sulu boyanın yanı sıra ahşap oyma, taş heykel ve mozaik çalışmalarını, yaşadığı ilçeye özgü sembol bir heykel kazandırarak taçlandırmak istiyor.
Ortaokul yıllarında merak sardığı resim ve karikatüre, emekli olduktan sonra, yağlı, sulu ve guaj boya, ahşap oyma, heykel ve mozaik sanatlarını da bu alanda eğitim almamasına karşın ekleyen Başkurt, mitolojiyi ve Osmanlı figürlerini yansıtan çalışmalarıyla dikkati çekiyor. Evinin üst katını el sanatları atölyesine dönüştüren 54 yaşındaki Başkurt, satmadığı eserlerini bir sergi açarak izlenime sunmayı planlıyor.
Başkurt, yaptığı açıklamada, ortaokuldan itibaren resim ve karikatüre merak sardığını, daha sonra yağlı, guaj ve sulu boya dallarına ilgi duyduğunu belirterek, meslek hayatına atıldıktan sonra bu hobilerini yapamaz hale geldiğini kaydetti.
Daha sonra kara kalem çalışmalarına başlayıp, bıçakla ahşap oymaya ilgi duyduğunu anlatan Başkurt, "Ahşap heykeller yapmaya başladım. Heykelden sonra, taşları çok sevdiğim için taş oymacılığını çalıştım. Büyük taş heykeller yaptım. Benim için heykelin ebatları önemli değil. Her türlü taşı oyabiliyorum." dedi.
Başkurt, her türlü boyutta taş oymacılığı ile heykel çalışması yapabildiğini vurgulayarak şöyle konuştu:
"Heykel yaparken artan taşlardan da doğal taş mozaik çalışmaları yapıyorum. Resimlerimde nokta vuruşlar yaptığım için mozaik sanatına geçişim kolay oldu. Asıl bana büyük zevk veren sanat, ahşap oyma, kabartma ve mozaiktir. Resimlere biraz ara verdim. Benim için mekan önemli değil. Bulduğum her mekanda küçük çalışmalarımı yapıyorum. Büyük hedefler peşindeyim. Şehrimizin güzel yerlerine sembol heykeller yapmayı düşünüyorum. Genelde konularımı tarihten seçerim. Mitolojimizden esinlenirim ve yapılmayanları yapmaya çalışıyorum. Bölgemizin özgün bir kahramanını güzel bir taştan heykel olarak ilçemize kazandırmak istiyorum. Sıradan çalışmayı sevmiyorum. Bir başkasının çalışmasını taklit edip, kopyalamayı hiç tercih etmedim. Çamurdan bir çalışma yapmak istemiyorum. Kabartma ve heykellerimin hepsi özgündür."
Bazı mozaik çalışmalarının 3 ay sürdüğünü belirten Başkurt, "Cebimde sürekli kağıt, kalem taşırım ve gittiğim yerlerde boş durmam, resim çizerim. Onları daha sonra heykele çeviriyorum. Heykel olamayacakları da resim olarak değerlendiriyorum. Bir heykel çalışması, objenin büyüklüğüne, verilen hareketine göre 3 ay ile 1 yıl kadar zaman alabiliyor. Mozaik özgün ise 3 ayı bulabiliyor. Mozaikte renk tonunu kusursuz olarak seçmek benim için olmazsa olmazlar arasındadır. Kendim beğendiğim zaman kusursuzluğunu kabul ediyorum. Başkaları kusur bulabilir çünkü çok daha üstün ustalar, sanatçılar var." diye konuştu.
Başkurt, çalışmalarına bedel biçemediği için hiçbirisini satmayı düşünmediğini dile getirerek, şunları kaydetti:
"En son çalışmam, Osmanlıların önünde giden akıncıların deliler isimli grubu. Buradaki bir askeri yapmaya çalışıyorum. Elimdeki ağacın elverişli olduğunu sanıyorum. Hümanaya, Al Kızı, Türkan Sultan'ın Türk tarihinde önemli yerleri vardır ve bunları tasvir etmeye çalıştım. 'Hüma kuşu yükseklerden seslenir' diyoruz ama kuşu bilmiyoruz. Deliler denildiği zaman akıllara gerçek deli gibi geliyor ama Osmanlı dönemindeki deliler bildiğimiz anlamı içermiyor. Onlar en önde giden, gözünü daldan, budaktan sakınmayan insanlardı. Biz o insanlara çok şey borçluyuz ve borcumuzu ödeyelim istiyorum. Ben bilinmeyenleri gün yüzüne çıkartmaya çalışıyorum."