Erdoğmuş: Yargıya müdahale bir utanç tablosudur
Sivil Siyaset Platformu Sözcüsü ve eski Diyarbakır Milletvekili Abdulbaki Erdoğmuş, İstanbul'daki rüşvet ve yolsuzluk operasyonundan sonra yaşanan gelişmeleri 'utanç tablosu' olarak değerlendirdi. Yargıya yapılan müdahalenin kabul edilemez olduğunu belirten Erdoğmuş, "Yaşananların hukuk devleti vey
DİYARBAKIR (CİHAN)- Sivil Siyaset Platformu Sözcüsü ve eski Diyarbakır Milletvekili Abdulbaki Erdoğmuş, İstanbul'daki rüşvet ve yolsuzluk operasyonundan sonra yaşanan gelişmeleri 'utanç tablosu' olarak değerlendirdi. Yargıya yapılan müdahalenin kabul edilemez olduğunu belirten Erdoğmuş, "Yaşananların hukuk devleti veya demokrasi ile tevil edilmesi mümkün değildir. Ne yazık ki yaşananlar ancak 'Muz Cumhuriyet'inde görülecek türdendir. Yaşananlar bir utanç tablosu olarak hatırlanacaktır." dedi.
Sivil Siyaset Platformu'nun sözcülüğünü yapan 21'inci dönem milletvekili Abdulbaki Erdoğmuş, rüşvet ve yolsuzluk operasyonundan sonra ek savcıların görevlendirilmesinin, operasyonu yapan polis müdürlerinin görevden alınmasının, adli kolluk yönetmeliğinin değiştirilmesinin yargıya açık müdahale olduğunu kaydetti. Erdoğmuş, "Bu, zaten zayıf olan yargı bağımsızlığı inancını tamamen yok etmiştir. Polis şeflerinin görev değişikliklerini demokratik hukuk devleti ilkeleri bir tarafa, kanunlarla bile izah etmek mümkün değildir. Başbakan'ın yargıya, emniyet teşkilatına meydan okuması, parti mitinglerinde dahi hesap soracağını söylemesi, açıkça yargıya müdahale ve soruşturmayı yönlendirme olarak değerlendirilebilir." şeklinde konuştu.
Erdoğmuş, "Özellikle AK Parti ile zirve yapan tek adamlığın bunda etkili olduğunu söyleyebilirim. Hatırlanacak olursa Başbakan son genel seçimlerde aday göstermediği kişiler için 'Bir bildiğimiz var' imasında bulunmuştu. Bir bildiğinden kastın yolsuzluk olduğu tartışmaları kısa da olsa medyada yer almıştı. Peki o zaman şunu sormak gerekiyor: Hakkında yolsuzluk ihtimali olan bakanları aday göstermeyen bir Başbakan, bugün çok ciddi iddialar karşısında neden böyle bir tavır takınmaktadır? Bunun AK Parti cephesinden cevabı uluslararası komplodur. Böyle bir komplonun varlığını kabul etsek bile bu yolsuzluk iddialarını hafifletmemektedir. Ortada çok ciddi iddialar vardır. Bu yaklaşım açıkçası siyasi intihardır." ifadelerini kullandı.
"ASIL SORUN İSTİKBAL ENDİŞESİ"
Müslümanların dünya ile imtihanının çok çetin olduğunu dile getiren Erdoğmuş, iktidar hedefi ile girilen yolda çekilen onca meşakkatten sonra iktidar tarafından yozlaştırılmanın tarifi imkansız bir son olduğunu kaydetti. Erdoğmuş, "Üstelik gelinen nokta, hiçbir eleştiriye tahammül etmeyen, her yaptığını doğru zanneden, kendisini bütün dünya Müslümanlarının sözcüsü ve hamisi gören ancak bunların gerçekle yakından uzaktan alakası olmayan noktadır. Ancak bana kalırsa asıl sorun Başbakanın kendi istikbalinden duyduğu endişedir." şeklinde konuştu.
"BAŞBAKAN GEZİ'DEKİ KUTUPLAŞMAYI ŞİMDİ DE 'YOLSUZLUKLA' YAPMAYA ÇALIŞIYOR"
Hükümetin üçüncü dönem icraatlarının hayal kırıklığı olduğunu dile getiren Erdoğmuş, Başbakan'ın her gündem ile toplumda ciddi ayrışmaya neden olduğunu kaydetti. Erdoğmuş şöyle devam etti: "Gezi sonrası oluşturduğu kutuplaştırmayı, yolsuzluk iddiaları ile de denemektedir. Bunun ne Başbakan'a ne AK Parti'ye ne de Türkiye'ye bir faydası yoktur. Başbakan'ın, tespih, lahmacun, dış güçler söylemleri bugün yaşanan krizi çözmemektedir."
"İKTİDAR DİNDAR NESİLDEN BAHSEDERKEN AHLAKİ YOZLAŞMAYI ES GEÇİYOR"
Erdoğmuş, Türkiye'de ortalık yatıştığında asıl yüzleşmemiz gereken şeyin dindar kitlelerin içinde olduğu durum olacağını vurguladı. Müslümanlar olarak iyi bir imtihan verildiğini düşünmediğini anlatan Erdoğmuş sözleri şöyle sürdürdü: "İktidar dindar nesil yetiştirme hedefinden bahsederken ahlaki yozlaşma es geçilmektedir. Bugün toplum olarak asıl problemimiz yaşadığımız dünyevileşmedir. Ne yazık ki bugün parlamenter sistemde yürütme organı olan iktidar, devlet başkanı ve sekreterleri mahiyetinde faaliyet göstermektedir. Her şey Başbakan'ın iki dudağı arasındadır. Bakanların kendilerinin aklanıncaya kadar görevden uzaklaşma kararı verebilecek konumda olduklarını dahi sanmıyorum."
"DEMOKRATİK ÜLKELERDE SİVİL TOPLUM HÜKÜMETLERDEN HESAP SORAR"
Hükümetin, yolsuzluk kuşatması altında olduğu izlenimi yaygınlaştığının altını çizen Erdoğmuş, "Kanaatime göre en büyük tehlike de bu algıdır. Çünkü algı, siyasette gerçekle eş değerdedir. Bir kez oluştu mu, onu değiştirmek artık imkânsız hale gelebilir. Başbakan'ın Cemaati, Gezi Parkı eylemleriyle birleştirerek 'devlet içinde paralel bir yapı', 'örgüt', 'çete' gibi gerçekle ilgisi olmayan tanımlamalarla ifade etmesi bir talihsizliktir. Ayrıca, mütedeyyin kesimleri rencide ettiğini düşünüyorum. Cemaatler ve en başta da Hizmet Hareketi bir gönüllü-sivil oluşumlardır. Demokratik ülkelerde hükümetler sivil kuruluşları yönlendirmez ve yönetmeye kalkışmaz. Tersine, sivil kuruluşlar hükümetleri yönlendirir, denetler ve gerektiğinde hesap sorar. Ne yazık ki bu alanda Türkiye'nin katetmesi gereken çok uzun bir yolu vardır." ifadelerini kullandı. CİHAN
Sivil Siyaset Platformu'nun sözcülüğünü yapan 21'inci dönem milletvekili Abdulbaki Erdoğmuş, rüşvet ve yolsuzluk operasyonundan sonra ek savcıların görevlendirilmesinin, operasyonu yapan polis müdürlerinin görevden alınmasının, adli kolluk yönetmeliğinin değiştirilmesinin yargıya açık müdahale olduğunu kaydetti. Erdoğmuş, "Bu, zaten zayıf olan yargı bağımsızlığı inancını tamamen yok etmiştir. Polis şeflerinin görev değişikliklerini demokratik hukuk devleti ilkeleri bir tarafa, kanunlarla bile izah etmek mümkün değildir. Başbakan'ın yargıya, emniyet teşkilatına meydan okuması, parti mitinglerinde dahi hesap soracağını söylemesi, açıkça yargıya müdahale ve soruşturmayı yönlendirme olarak değerlendirilebilir." şeklinde konuştu.
Erdoğmuş, "Özellikle AK Parti ile zirve yapan tek adamlığın bunda etkili olduğunu söyleyebilirim. Hatırlanacak olursa Başbakan son genel seçimlerde aday göstermediği kişiler için 'Bir bildiğimiz var' imasında bulunmuştu. Bir bildiğinden kastın yolsuzluk olduğu tartışmaları kısa da olsa medyada yer almıştı. Peki o zaman şunu sormak gerekiyor: Hakkında yolsuzluk ihtimali olan bakanları aday göstermeyen bir Başbakan, bugün çok ciddi iddialar karşısında neden böyle bir tavır takınmaktadır? Bunun AK Parti cephesinden cevabı uluslararası komplodur. Böyle bir komplonun varlığını kabul etsek bile bu yolsuzluk iddialarını hafifletmemektedir. Ortada çok ciddi iddialar vardır. Bu yaklaşım açıkçası siyasi intihardır." ifadelerini kullandı.
"ASIL SORUN İSTİKBAL ENDİŞESİ"
Müslümanların dünya ile imtihanının çok çetin olduğunu dile getiren Erdoğmuş, iktidar hedefi ile girilen yolda çekilen onca meşakkatten sonra iktidar tarafından yozlaştırılmanın tarifi imkansız bir son olduğunu kaydetti. Erdoğmuş, "Üstelik gelinen nokta, hiçbir eleştiriye tahammül etmeyen, her yaptığını doğru zanneden, kendisini bütün dünya Müslümanlarının sözcüsü ve hamisi gören ancak bunların gerçekle yakından uzaktan alakası olmayan noktadır. Ancak bana kalırsa asıl sorun Başbakanın kendi istikbalinden duyduğu endişedir." şeklinde konuştu.
"BAŞBAKAN GEZİ'DEKİ KUTUPLAŞMAYI ŞİMDİ DE 'YOLSUZLUKLA' YAPMAYA ÇALIŞIYOR"
Hükümetin üçüncü dönem icraatlarının hayal kırıklığı olduğunu dile getiren Erdoğmuş, Başbakan'ın her gündem ile toplumda ciddi ayrışmaya neden olduğunu kaydetti. Erdoğmuş şöyle devam etti: "Gezi sonrası oluşturduğu kutuplaştırmayı, yolsuzluk iddiaları ile de denemektedir. Bunun ne Başbakan'a ne AK Parti'ye ne de Türkiye'ye bir faydası yoktur. Başbakan'ın, tespih, lahmacun, dış güçler söylemleri bugün yaşanan krizi çözmemektedir."
"İKTİDAR DİNDAR NESİLDEN BAHSEDERKEN AHLAKİ YOZLAŞMAYI ES GEÇİYOR"
Erdoğmuş, Türkiye'de ortalık yatıştığında asıl yüzleşmemiz gereken şeyin dindar kitlelerin içinde olduğu durum olacağını vurguladı. Müslümanlar olarak iyi bir imtihan verildiğini düşünmediğini anlatan Erdoğmuş sözleri şöyle sürdürdü: "İktidar dindar nesil yetiştirme hedefinden bahsederken ahlaki yozlaşma es geçilmektedir. Bugün toplum olarak asıl problemimiz yaşadığımız dünyevileşmedir. Ne yazık ki bugün parlamenter sistemde yürütme organı olan iktidar, devlet başkanı ve sekreterleri mahiyetinde faaliyet göstermektedir. Her şey Başbakan'ın iki dudağı arasındadır. Bakanların kendilerinin aklanıncaya kadar görevden uzaklaşma kararı verebilecek konumda olduklarını dahi sanmıyorum."
"DEMOKRATİK ÜLKELERDE SİVİL TOPLUM HÜKÜMETLERDEN HESAP SORAR"
Hükümetin, yolsuzluk kuşatması altında olduğu izlenimi yaygınlaştığının altını çizen Erdoğmuş, "Kanaatime göre en büyük tehlike de bu algıdır. Çünkü algı, siyasette gerçekle eş değerdedir. Bir kez oluştu mu, onu değiştirmek artık imkânsız hale gelebilir. Başbakan'ın Cemaati, Gezi Parkı eylemleriyle birleştirerek 'devlet içinde paralel bir yapı', 'örgüt', 'çete' gibi gerçekle ilgisi olmayan tanımlamalarla ifade etmesi bir talihsizliktir. Ayrıca, mütedeyyin kesimleri rencide ettiğini düşünüyorum. Cemaatler ve en başta da Hizmet Hareketi bir gönüllü-sivil oluşumlardır. Demokratik ülkelerde hükümetler sivil kuruluşları yönlendirmez ve yönetmeye kalkışmaz. Tersine, sivil kuruluşlar hükümetleri yönlendirir, denetler ve gerektiğinde hesap sorar. Ne yazık ki bu alanda Türkiye'nin katetmesi gereken çok uzun bir yolu vardır." ifadelerini kullandı. CİHAN