Dünya servetinin dağılımı demek, dünyadaki zenginlik ve gelirin milletler arasında paylaştırılması demektir.
Buna göre; dünya nüfusunun en zengin %1,2'si küresel servetin yaklaşık %48'ine sahipken, dünyanın en fakir %53,2'si yalnızca %1,1'ine sahip.
2020'den bu yana, alttaki %90'da yer alan birinin kazandığı her bir dolarlık yeni küresel servet için, dünyanın milyarderlerinden birinin 1,7 milyon dolar kazandığını bilmek gerçekten dramatik.
2021'in sonunda küresel servet, yetişkin bir birey başına ortalama 87.489 dolarla toplam 463,6 trilyon doları buldu. Milyarderler toplu olarak günde yaklaşık 2,7 milyar dolar kazanıyor.
1,4 milyarlık bir ülke olan Hindistan'da, toplam hane halkı serveti 14 trilyon doların biraz üzerindeyken, İngiltere ve Fransa gibi her birinin nüfusu yaklaşık 68 milyon olan ülkelerde 16,0 trilyon doların üzerinde.
83 milyonluk nüfusa sahip Türkiye'de de, refah seviyeleri karşılaştırıldığında belirgin bir servet eşitsizliği var. Hanelerin en alttaki %50'si toplam ulusal servetin sadece %4'üne sahipken, ortadaki %40'lık kesim %29'a ve en üstteki %10'luk kesim ise toplam ulusal servetin %67'sine sahip.
Amerikalı bir yetişkinin ortalama serveti 579.000 Dolar'dır ve bu, ortalama serveti 16.000 Dolar'ın altında olan Hintli bir yetişkinden 48 kat daha fazladır.
Ne yazık ki, en fakir ülkeler borçlarını geri ödemek için (genellikle varlıklı özel borç verenlere) sağlık hizmetlerinden 4 kat daha fazla harcıyorlar.
Hal böyle olunca, dünyanın adil bir yer olduğunu kim söyleyebilir ki?