Davadan istesek de vazgeçemeyiz
Erzurum: "Yok dolardı, yok FETÖ’ydü derken oyuna gelip de bu son sınavı alnımızın akıyla vermemizi engellemek isteyenler hiç ümitlenmesinler."
DAVADAN İSTESEK DE VAZGEÇEMEYİZ
10 gün aradan sonra tekrar merhaba..
Yazılarıma 9 gün süren umre ziyaretim nedeniyle ara vermiştim. Yaklaşan seçim öncesinde yükselen siyasi atmosfer sırasında bu ziyaret inanın ilaç gibi geldi.
İnsanın özüne dönmesi ve yapması gerekeni öğrenmesi açısından çok gerekli olan bu ziyaret iyiydi iyi olmasına ama oradan dönmek ve tam da at izinin it izine karıştığı şu dönemde mesleğe kaldığı yerden devam etmek çok zor oldu.
Maalesef yapacak bir şey yok. Niyetimizi biraz daha kavilleyip kaldığımız yerden devam edeceğiz başka yolu yok.
Umre ziyaretimin bir diğer faydası da birkaç yazımda bahsettiğim İslam ülkelerinde artan Türkiye sevgisini bizzat müşahede etmem oldu. Bir çok İslam ülkesi vatandaşının ortak mekanı olan Mekke ve Medine’de çok sayıda kişi ile konuşma imkanı buldum.
Adamlar haklı beyler.
Bu sevgi artık bazı kukla yöneticilerin yüreğini ağzına getirecek seviyeyi çok aşmış.
Daha önceki ziyaretlerimde birçok kez şahit olduğum veya gidenlerin anlattığı basit Cumhurbaşkanı Erdoğan veya Türkiye sevgisi çok ileri safhalara taşınmış. Çantamın üzerinde bulunan ay yıldızlı bayrağı gören herkes bizimle konuşmaya, selamlaşmaya çalışıyor. Herkes ilk fırsatta Arapça veya kendi dilinde ve de en güzeli öğrendiği birkaç Türkçe kelimeyle Türkiye’ye veya Cumhurbaşkanı Erdoğan’a olan sevgisini göstermeye çalışıyor.
Arkasından dualar, gözyaşları, sarılmalar..
Şükürler ediyorsun Allah’a. İslama yüzlerce yıl hizmet etmiş bu milletin bir ferdi olduğum için.
En önemlisi tarihten gelen o kutlu kervanın yaşanılan dönemdeki yolcularından olduğum için.
Evet ne demiştik.
Bölgede zulüm her geçen gün artıyor. İslam dünyasında insanlar bir kurtarıcı bekliyor.
Aynı Alparslan’ı bekler gibi.. Söğüt’teki küçük aşiret gibi. Yavuz gibi, Abdülhamit Han gibi..
İsrail her gün onlarca Filistinliyi katlediyor. Amerika ve batı bunu İsrail’in kendisini savunma hakkı olarak görüyor. ABD Kudus’ü İsrail’in başkenti olarak tanıyarak hukuk hak gibi kavramları her zamanki gibi çiğnemeye devam ediyor.
Bu duruma en güçlü ve belki de tek ses Türkiye’den çıkıyor.
Son dönemde İsrail ile ilgili atılan adımlar eski Türkiye’nin pısırık dış politika anlayışı ile karşılaştırılınca iki farklı ülke gibi duruyor.
Filistinli yaralıları Türkiye’ye taşımamıza, bölgeye yardım ulaştırmamıza izin vermeyen Mısır’a, Filistin konusunun BM Genel Kurulunda görüşüleceği gün New York’tan büyükelçilerini kaçıran Müslüman ülkelere rağmen Türkiye artık sesini daha da yükseltiyor.
Yükselttikçe de mazlumların, sesi çıkmayan milyonların sevgisini kazanıyor.
Türkiye, İsrail’e güçlü bir ses verebilmek için İstanbul'da 72 saat içinde bir zirve gerçekleştirip 50 ülke toplayabiliyor.
Zirve sonucunda alınan kararlar da boş ve gelişigüzel değil, somut öneri ve kararlar getiriliyor. “Endişeliyiz, kaygılıyız, kınıyoruz” dönemi bitmiş kısacası.
Bu zirvede İsrail’in bu güne kadar hesap vermediği için rahatça hareket ettiği vurgulanarak yargılanması gerektiği belirtiliyor. Bunun için adım atıldı bile. Filistin Dışişleri Bakanı İsrail'in yaptıklarını Uluslararası Ceza Mahkemesine götürdü. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’da 50 civarında Dışişleri Bakanı ve uluslararası örgüt genel sekreterleri yöneticileriyle görüşerek sonuç almaya çalışıyor.
Sen hala doların artışını Merkez Bankasına, ekonomik icraatlara bağlayadur.
Kararlar bununla da bitmiyor. BM Cenevre'deki toplantısında İnsan Hakları Konseyi toplantısından bağımsız bir soruşturma komisyonunun kurulup oraya gönderilmesi kararı çıkartıldı.
Trump’un bugünlerde ağzından düşmeyen çok sevdiği bir silahı var. Kafasına bozan ülkelere yaptırım uyguluyor. İşte artık Türkiye’de bu silahı kullanacak. Türkiye şu anda Kudüs'ün statüsünü ihlal edecek ve oraya büyükelçiliğini taşıyacak ülkelere karşı uygulayacağı yaptırımları belirliyor.
Ve asıl en önemlisi ..
Zirvede ilk defa İslam dünyası cesur bir karar alıyor. Filistinlilerin ve Kudüs'ün korunması için oraya BM güdümünde uluslararası bir güç gönderilecek. Böylece İsrail bölgede artık eskisi gibi hareket edemeyecek.
Sonuçta bölgede 2 büyük güç var. İsrail ve Türkiye. İçeride, dışarıda, ekonomik, siyasal başımıza ne geliyorsa her şey bu savaşın içinde.
Gezisinden, 15 Temmuz’una.. Krizlerinden şer ittifaklarına kadar hepsi geçilen engeller.
Başta da dedik ya isteyen gidip görebilir, Ortadoğu medyasını yakından takip edebilir. Coğrafyanın ümidi Türkiye. Bu artık edebi güzellemeler olsun diye söylenen bir söz değil. Elle tutulur, gözle görülür somut bir gerçeklik.
Şu anda gözüken en yakın sınav 24 Haziran gibi duruyor.
Boş yere bugüne kadar siyasetten şeytan görmüş gibi kaçan irfan yuvaları, ahlak orduları boy boy ilanlar verip bunca eleştirilere rağmen taraflarını belli etmiyorlar.
Yok dolardı, yok FETÖ’ydü derken oyuna gelip de bu son sınavı alnımızın akıyla vermemizi engellemek isteyenler hiç ümitlenmesinler.
Artık biz bıraksak bu ümmet bizi bırakmaz.
Durdurmaz.
Çare yok yola devam..