Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan Mescid-i Aksa açıklaması

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Kudüs'teki Harem-i Şerif, sadece Filistinlilerin değil 1,7 milyarlık tüm İslam aleminin onurudur, namusudur, kutsal mekanıdır." dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "İslam İşbirliği Teşkilatı Zirve Dönem Başkanı olarak ben buradan bir kez daha mevcut İsrail yönetimini, yerleşik teamüllere, hukuka ve temel insani değerlere uygun davranmaya davet ediyorum. Bölgede gerilimi daha da tırmandıracak adımlardan kaçınmaları gerektiğinin altını tekrar çizmek istiyorum. Türkiye dün olduğu gibi bugün de bölgede barışın tesisi için çalışmaya, Filistinli kardeşlerimizin hak, özgürlük ve adalet mücadelelerini desteklemeye devam edecektir." dedi.

Erdoğan, Cidde Kral Abdülaziz Uluslararası Havalimanı Kraliyet Terminali'ne hareketi öncesi Atatürk Havalimanı'nda düzenlediği basın toplantısında, Suudi Arabistan, Kuveyt ve Katar'ı kapsayan bir Körfez ziyareti yapacağını, Türkiye ile kader biriliği olan bu ülkelerle geçmişte olduğu gibi bugün de siyasi, ekonomik, askeri, kültürel ve beşeri alanlarda yakın ilişkilerin olduğunu söyledi.

Ziyaretin ana gündem maddesini Katar ekseninde yaşanan krizin oluşturacağına işaret eden Erdoğan, "Bizler Körfez'deki kardeşlerimiz arasında ne surette olursa olsun sorun ve sıkıntı yaşanmasını doğru bulmuyor, son hadiselerden de büyük üzüntü duyuyoruz. Bugün Müslümanlar olarak her zamankinden daha çok birbirimize kenetlenmemiz, safları sıklaştırmamız gereken bir zaman dilimi içerisindeyiz. Suriye'de, Irak'ta, Libya'da, Filistin'de yaşanan sıkıntılar, acılar ortadadır. Maalesef bu sorunlara her gün bir yenisi ekleniyor. Tüm dünyanın gözü önünde Mescid-i Aksa'da yaşananlar bunun bir örneğidir. Mescid-i Aksa'ya karşı özellikle son bir kaç gündür sergilenen pervasızlıklar, İslam dünyasını derinden üzmektedir. Kudüs'teki Harem-i Şerif, sadece Filistinlilerin değil 1,7 milyarlık tüm İslam aleminin onurudur, namusudur, kutsal mekanıdır. Harem-i Şerif'e yönelik kısıtlamalar ile Müslümanlar'ın onurlarının incitilmesi karşısında, İslam dünyasının tepkisiz kalması beklenemez. Nitekim ülke olarak tepkimizi güçlü bir şekilde ortaya koyduk." diye konuştu.

Erdoğan, İslam İşbirliği Teşkilatı olarak gerekli açıklamaların yapıldığını hatırlatarak, "Bizler başta Kudüs olmak üzere asırlar boyu tüm dinlerin barış içinde bir arada yaşamasını sağlamış köklü bir medeniyetin de mensuplarıyız. Kudüs'te yapılan hak ihlalleri Müslümanların da başkalarının hakkını ihlal etmesine asla bir gerekçe olamaz, olmamalıdır. Tepkiler hukuk çerçevesinde ve ölçülü olmak zorundadır. Başka dinlere mensup insanların ibadet hürriyetine ve ibadethanelerine halel getirmeye bizim medeniyetimizde asla yer yoktur. Bu anlayıştan hareketle Kudüs'te yaşanan gerilimin bir an önce nihayet bulması, Mescid-i Aksa çevresinde yeniden sükunetin hakim olması için yoğun çaba sarf ediyoruz." dedi.

Bu kapsamda Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas, İsrail Cumhurbaşkanı Reuven Rivlin ile telefon görüşmeleri yaptığını, dün de Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile durumu ele aldıklarını ve değerlendirme yaptıklarını hatırlatan Erdoğan, şunları söyledi:

"Kim olursa olsun insanların can, mal ve ibadet haklarına yönelik saldırıları tasvip etmediğimizi ifade ettik. İslam İşbirliği Teşkilatı Zirve Dönem Başkanı olarak ben buradan bir kez daha mevcut İsrail yönetimini, yerleşik teamüllere, hukuka ve temel insani değerlere uygun davranmaya davet ediyorum. Bölgede gerilimi daha da tırmandıracak adımlardan kaçınmaları gerektiğinin altını tekrar çizmek istiyorum. Türkiye, dün olduğu gibi bugün de bölgede barışın tesisi için çalışmaya, Filistinli kardeşlerimizin hak, özgürlük ve adalet mücadelelerini desteklemeye devam edecektir." diye konuştu.

Erdoğan, İslam dünyasının yeni ayrılıklara değil, iş birliğine ve dayanışmaya ihtiyacı olduğunun altını çizerek, şöyle devam etti:

"Böylesi hassas bir dönemde enerjimizi iç tartışmalarla heba etmemeliyiz. Katar krizinin ilk anlarından itibaren bizler, barış istikrar dayanışma ve diyalogdan yana olduk. Sorunun suhuletle çözümü için taraflara gerekli telkinleri yaptık, yapmaya devam ediyoruz. Krizin daha fazla uzamasının kimseye bir faydası yok. Mevcut krizden istifade edenler, bölgenin geleceğini ipotek altına almaya çalışan, kardeş kavgasının alevlenmesi için fırsat kollayan hasım çevrelerdir. İslam İşbirliği Teşkilatı Zirve dönem başkanlığı bize, bu sorunun kardeşlik hukuku temelinde halli için önemli mesuliyetler yüklüyor. Kuveyt Emiri Şeyh Sabah'ın yürüttüğü ara buluculuk çalışmalarını destekliyoruz. Bölge ülkelerinin yanı sıra diğer aktörlerin de bu çabalara güçlü destek vermesi gerekiyor. Bu bağlamda başta ABD olmak üzere uluslararası toplumun üyelerinin faaliyetlerini faydalı buluyor, çözüme katkı sağlamalarını da temenni ediyorum."

"KATAR, KRİZİN İLK ANLARINDAN İTİBAREN AKLISELİM VE BASİRETLE DAVRANMIŞTIR"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ziyaretinin ilk durağının "bölgenin büyüğü, akil ülkesi" olarak Suudi Arabistan olduğunu dile getirerek, şu bilgileri verdi:

"Son yıllarda Suudi Arabistan'la ilişkilerimizi stratejik bir çerçeveye oturttuk. Siyasi, ekonomik, askeri, kültürel, ticari ve diğer alanlarda iş birliğimizi derinleştirirken, Suriye başta olmak üzere bölgesel konularda yakın istişare içinde olduk. Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdülaziz, geçtiğimiz yıl nisan ayında ülkemize çok önemli bir ziyaret gerçekleştirdi. Bu ziyaret sırasında Türk-Suudi Koordinasyon Konseyini kurduk. Suudi Arabistan'la iş birliğimizi güçlendirerek, bunu sürdürme konusunda kararlıyız. Körfez bölgesinin ağabeyi olarak Suudi Arabistan'a Körfez'de yaşanan krizin çözümünde büyük rol düşüyor. Çeşitli vesilelerle ifade ettiğim gibi, bu krizi çözebilecek isimlerin başında Kral Selman geliyor. Bu ziyaret vesilesiyle aziz kardeşim Kral Selman'la bir araya geleceğim. Ayrıca görevine yeni atanan Veliaht Prens, Başbakan Yardımcısı ve Savunma Bakanı Muhammed bin Selman'ı da ziyaret sırasında kabul edeceğim. Suudi Arabistan'daki temaslarımın ardından inşallah ikinci durağımız bugün Kuveyt, Kuveyt'e geçeceğiz. Şeyh Sabah'ın bilge liderliğinde Kuveyt, bölgede önemli rol oynuyor. Kuveyt, Körfez bölgesinde yaşanan krizde de tıpkı 2014'teki gibi ara buluculuk rolü üstlenerek, çok değerli katkı sunuyor. Bu ziyaret vesilesiyle Emir Şeyh Sabah ile bir araya gelerek, gelişmelere ilişkin görüş alışverişinde bulunacağım."

Erdoğan, yarın ziyaretinin son durağı olan Katar'a geçeceğini belirterek, "Katar'la ilişkilerimiz de son yıllarda çok güçlü bir gelişme gösterdi. Bölgesel konularda çok yakın diyalog ve iş birliği tesis ettik. 2014 yılında liderler düzeyinde tesis ettiğimiz Yüksek Stratejik Komite, iş birliğimizin derinleşmesine büyük katkı sağlıyor. Aziz kardeşim Şeyh Temim ile görüşmelerimizde, bu ivmenin güçlendirilmesi ve yaşanan krizin aşılması için fikir teatisinde bulunacağız. Ayrıca Suriye, Irak, Yemen ve Libya gibi bölgesel konular ile terörizmle mücadele hakkında görüş alışverişinde bulunacağız. Burada özellikle bir hakkı teslim etmekte fayda görüyorum. Katar, krizin ilk anlarından itibaren aklıselim ve basiretle davranmıştır, sorunun diyalogla çözüme kavuşturulması için ciddi bir efor sarf etmişlerdir. Şeyh Temim'in evvelsi gün yaptığı açıklamayı çözüm yönünde atılmış doğru, anlamlı bir adım olarak görüyorum. Açıklamada ortaya konulan iradeyi takdirle karşıladığımızı belirtmek istiyorum. Herkesin buradan gerekli mesajları çıkaracağına inanıyorum. Ziyaretimizin başta Katar krizi olmak üzere, bölgemiz için hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum." diye konuştu.

ALMANYA'YA FETÖ TEPKİSİ

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Alman Dışişleri Bakanı'nın şahsında Alman yetkililerine şu ana kadar bir şeyi devamlı söylediğini belirterek "Lütfen bizler NATO'da beraberiz. Avrupa Birliği süreci içinde müzakereci bir devletiz. Dolayısıyla aramızdaki stratejik ortaklık yeni değil. Uzun zamandır olan bir ortaklığımız var. Bu ortaklığa gölge düşürecek herhangi bir adım atılmamalıdır. Türkiye'den kaçan teröristleri eğer siz kalkar Almanya'da barındırırsanız, onlara hatta teşvik imkanı verirseniz, bunlar üstelik bir de suçlu konumunda olursa ki Türkiye'de yargılanıp, suçlu görüldüğü halde tutuksuz yargılanma sebebiyle serbest bırakılanı, Türkiye'den kaçtığı zaman siz alır bağrınıza basarsanız ve bunu çeşitli devlete ait toplantılarda konuşturmak suretiyle ödüllendirirseniz, Cumhurbaşkanlığı makamında bunları ağırlarsanız, kusura bakmayın bizim sizlere bakışımız o kadar rahat olmaz." dedi.

Erdoğan, bir gazetecinin Alman Dışişleri Bakanı'nın açıklamalarına ilişkin sorusu üzerine, "Türkiye, her şeyden önce bir hukuk devletidir. Sosyal bir devlettir, laik bir devlettir. Bu anayasasında zaten amir hükümler olarak yerini bulmaktadır. Türkiye'nin demokratik, sosyal bir hukuk devleti olarak içişlerine hiç kimsenin karışma yetkisi yoktur. Gerek güvenlik gerek yargı süreci içerisindeki atılmış adımları, atmaya da kimsenin yetkisi yoktur. Türkiye'nin içinde ajan, provokatörlük yapan hatta hata bunu diplomatik servislerini kullanmak suretiyle sürdürmeye gayret edenlere karşı tabii ki Türkiye Cumhuriyeti Devleti de elinden geleni yapacaktır." ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:

"Alman Dışişleri Bakanının şahsında Alman yetkililerine şu ana kadar bir şeyi devamlı söyledim. Lütfen bizler NATO'da beraberiz. Avrupa Birliği süreci içinde müzakereci bir devletiz. Dolayısıyla aramızdaki stratejik ortaklık yeni değil. Uzun zamandır olan bir ortaklığımız var. Bu ortaklığa gölge düşürecek herhangi bir adım atılmamalıdır. Türkiye'den kaçan teröristleri eğer siz kalkar Almanya'da barındırırsanız, onlara hatta teşvik imkanı verirseniz, bunlar üstelik bir de suçlu konumunda olursa ki Türkiye'de yargılanıp, suçlu görüldüğü halde tutuksuz yargılanma sebebiyle serbest bırakılanı, Türkiye'den kaçtığı zaman siz alır bağrınıza basarsanız ve bunu çeşitli devlete ait toplantılarda konuşturmak suretiyle ödüllendirirseniz, Cumhurbaşkanlığı makamında bunları ağırlarsanız, kusura bakmayın bizim sizlere bakışımız o kadar rahat olmaz. 4 bin 500 dosya verdim. Bu dosyalar tamamen terör örgütü PKK ait dosyalar.

Türkiye Cumhuriyeti Devletine darbe girişimde bulunan FETÖ terör örgütünün birçok mensubu şu anda Almanya'da cirit atıyor. Bunların isimleri verildi. Bütün bunlara yönelik aramızda suçluluların iadesi anlaşması olmasına rağmen bunlar bize iade edilmeyecek, siz sürekli olarak iki tane burada, bir tanesi tutuklu olmak kaydıyla, bir diğeri de şu anda gözaltı süresi henüz dolmadı bildiğim kadarıyla böyle bir süreçte olmasına rağmen, kalkıp bunlarla Türkiye'yi sıkıştıracaksınız, yok böyle bir şey. Türkiye burada yargının gereği neyse bu yargı sürecini işletmektedir ama Almanya'da şu anda siyasetin içerisinde olanlar kalkıp da ekimde yapılacak seçimler için böyle bir, adeta pazar oluşturmaya çalışıyorlarsa o bizi pek de ilgilendirmiyor. O başka bir şey, bu başka bir şey. Ve medya organlarında başta şahsım olmak üzere Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne saldırıların affedilir hiçbir yanı yoktur. Geçenlerde de söyledim. Türkiye'de bulunan Alman şirketlerinin hiçbirine karşı Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin ne soruşturması de kovuşturması, böyle bir şey de yoktur. Bunların hepside yalan, yanlış uydurma haberlerdir. Öyle bir şey yok. Ne var? Olan şu: Türk şirketlerinin yurt dışındaki bir çok ülkelerle ilgili yaptıkları, işte bu FETÖ ile iktisatlı olan bazı meşru olmayan bir girişimleri var. O tür şirketlere yönelik bir şeydir. Alman şirketlerine yönelik kesinlikle böyle bir şey yok. Ve 100 yılı aşkın bir süredir Türkiye'de faaliyette bulunan Alman şirketleri var. Siemens gibi, Bosch gibi. En ufak bir şey, bunlara karşı yapıldı mı? Yok böyle bir şey. Dolayısıyla kimse kimseyi, bu tür yalan yanlış haberlerle ve bir de adete buradan hareketle tehdide yönelmesin. Bu siyasetin içerisinde olan insanlara yakışmaz."

"DOSTLAR BİRBİRİNİ ALDATMAMALI"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "YPG, ismini Suriye Demokratik Güçleri olarak değiştirdi. ABD Özel Kuvvetler Komutanı Orgeneral Raymond Thomas'ın açıklamasıyla, aslında onların tavsiyesiyle olduğunu öğrendik. Siz bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusunu, şöyle yanıtladı:

"Ha Ali ha Veli, değişen bir şey var mı? Yok. Biz kimin kim olduğunu gayet iyi biliyoruz. Her ikisi de aynı ve bunların nerede, nasıl cirit attığı hepsi zaten ortada. Aslolan tabelayı değiştirmek değil, içeride ne var, budur. Bunları zaten istihbaratıyla her şeyiyle takip eden bir Türkiye var. Hep söylüyorum, biz bir kabile devleti değiliz. Biz, altyapısıyla her şeyiyle güçlü yapılanması olan bir devletiz, kimin kim olduğunu gayet iyi biliriz. Türkiye'de de arazide dolaşanların içerisinde, onlar orada bu tür isim değişikliklerini yaparken, ama kollarındaki kokartlarla, malum terör örgütünün kokartını taşıyan hatta bölücü terör örgütünün başının resmini dahi oralara koyanları da biliyoruz. Biz bunların hepsinin resimlerini, videoyla vesaireyle hepsine bunları gösterdik. İsim değiştirmişler. Yok, bunları yutmak mümkün değil. Dostlar birbirini aldatmamalı."