Çin-Tayvan arasında 70 senelik anlaşmazlık!

Tayvan, İkinci Dünya Savaşı'nın ardından Çin'de çıkan iç savaştan bu yana Çin ana karası ile Ada'daki hükümetler arasında egemenlik ihtilafı kaynaklı askeri gerilimlere sahne oluyor.

Tayvan, İkinci Dünya Savaşı'nın ardından Çin'de çıkan iç savaştan bu yana Çin ana karası ile Ada'daki hükümetler arasında egemenlik ihtilafı kaynaklı askeri gerilimlere sahne oluyor.

Anlaşmazlık, son günlerde ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi'nin Pasifik turunda Ada'yı ziyaret edeceğine ilişkin iddiaların ardından yeniden dünyanın gündemine geldi.

Pekin yönetimi, kendi parçası gördüğü bölgeye yapılacak üst düzey ziyareti "egemenliğinin ve toprak bütünlüğünün ihlali" olarak değerlendirirken, ziyaretin gerçekleşmesi halinde "askeri karşılık" dahil sert tedbirler alacağı uyarısında bulundu.

Pelosi'nin, Singapur, Malezya, Güney Kore ve Japonya'yı ziyaret etmeyi planladığı Pasifik turuna ilişkin yapılan açıklamada, Tayvan'ın adı anılmasa da bölgedeki artan askeri hareketlilik, olası ziyaret halinde yeni bir gerilimin ortaya çıkabileceği endişesine yol açtı.

Tayvan ile Çin ana karası arasındaki cepheleşme, 1949'dan bu yana geçen 70 yılı aşkın sürede bölgede çok sayıda çatışma ve askeri gerilime sebep oldu.

Batı Pasifik'in stratejik "daralma noktası

Eskiden Portekiz sömürgesi olup "Formoza" adıyla bilinen Ada, Pasifik Okyanusu'nun batı kıyısında, Amerikalı tarihçi ve askeri strateji uzmanı Alfred Thayer Mahan'ın büyük güçlerin deniz hakimiyeti stratejilerinin temelini oluşturduğunu öne sürdüğü, okyanusun dar geçitlere ve boğazlara bağlandığı "daralma noktalarının" en önemlilerinden biri olarak öne çıkıyor.

Güney Çin Denizi ile Doğu Çin Denizi ve Filipin Denizi arasındaki kritik geçiş noktasında bulunan Ada, dünya ticaretinin yaklaşık üçte birinin güzergahı olan bir bölgenin merkezinde yer alıyor.

İç savaş ve sonrasındaki çatışmalar

İkinci Dünya Savaşı'nın sona ermesinin ardından, Tayvan'da 1895'teki Birinci Çin-Japon savaşından bu yana süren Japon işgali son buldu. Ada, o sırada Çin Cumhuriyeti'nde iktidarda olan Milliyetçi Parti (Koumintang/KMT) himayesine girdi.

Bu dönemde Ada'nın yerli halkı ile Koumintang yönetimi arasında gerilimler meydana geldi. 1947'de, "28 Şubat" vakası olarak anılan isyan girişimi Milliyetçiler tarafından kanlı şekilde bastırıldı.

O dönemde, ana karada Çin Komünist Partisi (ÇKP) ile KMT arasında kanlı bir iç savaş patlak verdi. Savaş, 1949'da Komünistlerin kesin zaferiyle sonuçlandı. Mao Zıdong önderliğindeki ÇKP, 1 Ekim'de Pekin'de Çin Halk Cumhuriyeti'nin (ÇHC) kuruluşunu ilan etti.

Yenik düşen KMT mensupları ise Komünistlerin deniz gücünün zayıf olmasından yararlanarak Tayvan Adası'na çekildi. Çan Kay-şek önderliğindeki partizanlar, 1912'de kurulan Çin Cumhuriyeti'nin (ÇC) egemenliğinin Ada'da devam ettiğini ileri sürerek Aralık 1949'da Taipei'yi geçici başkent ilan etti.

Taraflar arasındaki savaş hali 1979'a kadar sürdürdü. İlk olarak KMT güçleri Haziran 1949'da tüm Çin limanlarının kapatıldığını ilan ederek, bölgeden geçen yabancı gemilere müdahaleye başladı. O yıllarda Çin ana karasında demir yolu ağı yaygın olmadığından bu müdahale kuzey ve güney Çin arasındaki ticareti sekteye uğrattı.

ÇHC'nin ilanının hemen ardından Komünistler Ekim 1949'da Tayvan Boğazı'nda KMT kontrolündeki Kinmen (Quemoy) Adaları'na saldırı başlattı. Milliyetçiler saldırıyı püskürterek Komünistlerin Tayvan'a ilerlemesini önledi.

Komünistler ertesi yıl düzenledikleri saldırılarda ise başarılı oldu. Nisan 1950'de güneybatıdaki Hainan Adası'nı, mayısta Cıciang eyaleti açığındaki Couşan Adası'nı, ağustosta ise Guangdong eyaleti açığındaki Vanşan Adası'nı ele geçirdi.

Birinci Tayvan Boğazı krizi ve ABD'nin soruna müdahil olması

Koumintang, ana karadaki Fucien eyaleti kıyısında kontrol ettiği adaları, gelecekte Komünistlere karşı düzenleyeceği bir harekatın sıçrama tahtası olarak görüyordu.

Komünistlerin 3 Eylül 1953'te Kinmen Adaları'nı bombalamaya başlayıp aynı anda Doğu Çin Denizi'ndeki Daçen Adaları'nı tehdit etmesiyle Birinci Tayvan Boğazı krizi patlak verdi.

ÇHC'nin 20 Ocak 1955'te Doğu Çin Denizi'ndeki Yicangşan Adaları'nı KMT'den geri alması üzerinde ABD Kongresi, 24 Ocak'ta dönemin ABD Başkanı'na Çin Cumhuriyeti'nin deniz aşırı topraklarını koruma yetkisi veren "Formoza Kararı"nı kabul etti.

İkinci Dünya Savaşı boyunca Çan Kay-şek önderliğindeki Milliyetçi Parti güçlerini bilfiil destekleyen ABD, ilk kez Tayvan konusunda kendine bir tür garantör rolü biçiyordu.

ABD hükümetinin bu tutumu benimsemesinde, aynı yıllarda Kore Savaşı'nda Çin Halk Cumhuriyeti'nin Sovyetler Birliği ile Kuzey Kore güçlerini desteklemesi etkili oldu.

Kriz, Bağlantısızlar Hareketi'ne öncülük eden ülkelerin devreye girmesi ve Komünistlerin Mart 1955'te Kinmen bombardımanına son vermesiyle çözüldü.

İkinci Tayvan Boğazı Krizi ve ABD'nin askeri desteği

İkinci Tayvan Boğazı Krizi ise Komünistler ve Milliyetçiler arasında 23 Ağustos 1958'de hava ve denizde çatışmaların başlamasıyla patlak verdi. Komünistler Tayvan Boğazı'ndaki Kinmen Adaları'nı, Milliyetçiler ise ana karadaki liman şehri Şiamen'i top ateşine tuttu.

Çin Halk Kurtuluş Ordusu (PLA) gemileri, Kinmen Adaları'nı ablukaya alarak KMT'nin ikmal gemilerinin adalara yaklaşmasını engelledi. ABD, Çan Kay-şek'in PLA topçu bataryalarını bombalama isteğini geri çevirse de savaş jetleri ve uçaksavar silahlarıyla KMT güçlerine destek sağladı, adalara ikmal sağlanması için amfibi hareket gemilerini devreye soktu.

ABD gemileri, 7 Eylül'de KMT ikmal gemilerinden oluşan konvoya eşlik ederken, filoyu Komünistlerin top ateşinden korudu.

Kriz, Komünistlerin 25 Ekim'de kısmi ateşkes ilan etmesiyle sona erdi.

Sonraki yıllarda doğrudan çatışmalar olmasa da taraflar iç savaşı sona erdirecek bir mütareke veya barış anlaşmasına da imza atmadı.

Diplomatik tanınma ve BM’de temsil

1971'e kadar geçen sürede hangi hükümetin Birleşmiş Milletlerde (BM) Çin'i temsil edeceği tartışmalı olmayı sürdürdü. Çin Cumhuriyeti, Kuzey Atlantik Paktı (NATO) ülkelerinin büyük bölümü tarafından Çin'in meşru temsilcisi olarak kabul edilmeyi sürdürürdü.

Öte yandan Varşova Paktı ülkeleri, bağlantısız ülkeler ve İngiltere, Hollanda gibi bazı Batılı ülkeler Çin ana karasını kontrol eden Halk Cumhuriyeti'ni Çin'in meşru temsilcisi olarak tanımayı seçti.

"İki Çin" olarak adlandırılan bu dönem, sonraki yıllarda çok sayıda ülkenin diplomatik ilişki tercihini Çin Cumhuriyeti'nden Çin Halk Cumhuriyeti'ne çevirmesi ve 1971'de BM Genel Kurulu'nda yapılan oylamada Pekin hükümetinin Çin'in tek meşru temsilcisi kabul edilmesiyle sona erdi.

ÇHC ve onu muhatap kabul eden ülkeler "tek Çin" politikasını benimserken Tayvan'ın ve Çin Cumhuriyeti'nin BM ve diğer uluslararası örgütlerdeki konumunu belirsiz hale getirdi.

Çan Kay-şek'in 1975'te, Mao Zıdong'un da 1976'da ölmesinin ardından Çin-Tayvan ilişkileri barışçı fakat anlaşmazlıkların devam ettiği bir döneme girdi.

Tayvan, 1987'de ilk kez ana karaya seyahatlere izin verdi. 1988'de kabul edilen "22 Nokta Düzenlemesi" ile Çin Halk Cumhuriyeti'ndeki Tayvan yatırımlarına vergi muafiyetleri ve mülkiyet hakkı güvencesi sağlanırken "1992 Uzlaşması" ile taraflar, ilişkilerinde işlevsel meselelere daha fazla odaklanabilmek için egemenlik konusunu belirsiz bırakmakta anlaştı.

Fakat ekonomik ilişkilerin gelişmesi ve etkileşimlerin artması gerilimleri sona erdirmedi.

Üçüncü Tayvan Boğazı Krizi'ne, Tayvan liderinin ABD'ye ziyareti sebep oldu

Tayvan Boğazı'nda yeni kriz, Temmuz 1995'te dönemin Tayvan lideri Lee Teng-hui'nin, mezunu olduğu ABD'nin Cornell Üniversitesinden konuşmaya davet edilmesi ve ABD Kongresinin, diplomatik tanıma olmadığı için vize verilemeyen Lee'nin ülkeye vizesiz girişi için karar almasının ardından geldi.

Lee, davete icabet ederek ABD'nin yolunu tutarken ziyarete öfkelenen ÇHC yönetimi 7 Temmuz'da Tayvan Boğazı'nda füze denemeleri yapacağını bildirdi. Fucien eyaletindeki Çin askeri birlikleri harekete geçirilirken ağustosta yapılan füze denemelerini ekimde gerçek mermi ve mühimmatın kullanıldığı çıkarma tatbikatı izledi.

ABD ise buna tepki olarak, Başkan Bill Clinton'ın talimatıyla bölgeye iki uçak gemisi filosu ve bir de çıkarma gemisi göndererek gövde gösterisi yaptı. Uçak gemilerinden biri ve çıkarma gemisi Tayvan Boğazı'ndan geçti.

Çin, ABD'nin Tayvan'a yardım göndermesi halinde herhangi bir karşı hareket yapamayacağını kabul etmek zorunda kaldı. Ancak Pekin, 23 Mart 1996'da Tayvan'da yapılacak liderlik seçiminde Lee'nin yeniden seçilmesini önlemek üzere yeni füze denemeleriyle Ada'daki seçmenlere mesaj verme girişiminde bulundu.

PLA, 8-15 Mart'ta Tayvan'ın Keelung ve Kaohsiung limanları açığında, Ada kara sularına düşecek şekilde füze denemeleri yaptı. Boğaz'daki deniz ticareti ve hava yolu trafiğinde aksamalara yol açan denemeler, Lee'nin yeniden seçilmesini de engelleyemedi.

Hava Savunma Tanımlama Sahası (ADIZ)

Ada'da 2016'da yapılan seçimlerde bağımsızlık yanlısı Demokratik İlerici Parti (DPP) iktidara gelmesi, Çin-Tayvan ilişkilerinin yeniden gerilimli seyre geçmesine yol açtı.

DPP lideri Tsai Ing-wen, Çin Devlet Başkanı Şi Cinping'in 2019'da yaptığı, Tayvan'ın Hong Kong'dakine benzer "tek ülke, iki sistem" anlayışı çerçevesinde ana kara ile bütünleşmesi önerisini reddetmesi ve "1992 uzlaşmasını" tanımadığı açıklaması ile Pekin'in şimşeklerini üzerine çekti.

Bu dönemde Çin savaş uçaklarının, Tayvan'daki hükümetin Hava Savunma Tanımlama Sahası (ADIZ) ilan ettiği bölgeye 2020'den itibaren girmeye başlaması yeni bir askeri gerilime neden oldu.

Uluslararası hukukta tanımı bulunmayan ve herhangi bir uluslararası otorite tarafından denetlenmeyen ADIZ, İkinci Dünya Savaşı'nın ardından bölgedeki Japon işgaline son veren ABD tarafından ilan edilmişti. Tanımlı hava sahasını ihlal niyeti olmayan sivil uçakları kapsamına almayan ADIZ rejimi, bölgeye giren askeri uçakların, potansiyel tehdit değerlendirilerek uyarılmasını öngörüyordu.

2021'de, Çin Halk Cumhuriyeti'nin kuruluşunun kutlandığı 1 Ekim Ulusal Günü ve izleyen günlerde Tayvan'ın ADIZ ilan ettiği bölgenin güneybatı bölümüne rekor sayıda uçakla girmesiyle gerilim doruğa çıktı.

Tayvan Savunma Bakanlığı, 1 Ekim'de 38, 2 Ekim'de 39, 3 Ekim'de 16 ve 4 Ekim'de 56 savaş uçağının hava savunma tanımlama sahasına girdiğini bildirdi. 4 Ekim'deki uçuşlar, Tayvan'ın kayıtlarını tutmaya başladığı Eylül 2020'den bu yana en çok uçağın yer aldığı "ihlal" olarak kayda geçti.

Çin tarafı söz konusu askeri faaliyetin sebebine dair açıklama yapmazken devlet medyasında yer alan haber ve yorumlarda, uçuşların Demokratik İlerici Partinin (DPP) bağımsızlık eğilimli lideri Tsai ve destekçilerine yönelik "savaş uyarısı" olduğu belirtildi.

Amerikalı yetkililer uçuşları "provokasyon" olarak nitelerken Beyaz Saray'dan ve ABD Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamalarda, bölgedeki gelişmelerin yakından izlendiği ve Tayvan'a desteğin sürdürüleceği mesajı verildi.

Çin tarafı hala aralıklarla söz konusu uçuşları sürdürüyor.

Yeni kriz kapıda mı

ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Pelosi'nin bu hafta Singapur, Malezya, Güney Kore ve Japonya'yı ziyaret edeceği Pasifik turunda Tayvan'ı ziyaret edeceği iddiası, Boğaz ve çevresinde yeni bir askeri gerilimin kapıda mı olduğu sorusuna yol açtı.

Çin Savunma Bakanlığı, iddiaya ilişkin geçen hafta yaptığı açıklamada, ziyaretin gerçekleşmesi halinde askeri karşılık verilebileceği uyarısında bulunarak, "Pelosi Tayvan'ı ziyaret ederse Çin ordusu boş durmayacak." ifadesini kullandı.

Dışişleri Bakanlığı da olası ziyaretle ilgili "Her tür olasılığa hazırlıklıyız. Eğer ABD tarafı ziyarette ısrar ederse egemenliğimizi ve toprak bütünlüğümüzü korumak için güçlü ve kararlı tedbirler alacağız." açıklamasını yaptı.

Pelosi'nin olası ziyareti nedeniyle ABD ve Çin ordularının Tayvan yakınlarındaki askeri hareketliliği artırdığı gözleniyor.

ABD donanmasının Pasifik'teki 7. filosuna bağlı görev yapan Ronald Reagan savaş gemisi, geçen haftanın başında harp filosuyla Singapur'dan ayrılarak kuzeydoğu yönünde Güney Çin Denizi'ne doğru hareket etti.

Çin Halk Kurtuluş Ordusu donanması da hafta sonunda Tayvan Adası'nın karşı kıyısındaki Fucien ve Güney Çin Denizi kıyısındaki Guangdong eyaletlerinde tatbikatlar düzenledi ve bölgeyi gemi trafiğine kapattı.

Öte yandan bölgede iki ülkenin savaş ve keşif uçaklarının hareketlerinin arttığına dair işaretler görülüyor.

Pelosi'nin olası ziyareti halinde iki ülke ordularının bölgede karşı karşıya gelebileceğinden endişe ediliyor.