Çeyrek asırdır dinmeyen acı: Başbağlar Katliamı
Erzincan'ın Kemaliye ilçesine bağlı Başbağlar köyünde yaklaşık çeyrek asır önce teröristlerce kurşuna dizilerek ve yakılarak öldürülen 33 sivilin yakınları, yaşadıkları acıyı unutamıyor.
Erzincan kent merkezine 220 kilometre uzaklıktaki Başbağlar köyüne 5 Temmuz 1993 akşamı gelen terör örgütü mensupları, kadınları köy girişindeki Kuru Dere'de topladıktan sonra evleri yağmalayıp değerli eşyayı alarak tüm evleri ateşe verdi.
Bu zulme karşı çıkan 5 kişiyi de yakılan evlerde ateşe vererek öldüren teröristler daha sonra akşam namazını kılıp camiden çıkan 28 erkeği köy meydanında topladı. Bir süre örgüt propagandası yapan teröristler, daha sonra bu kişileri kurşuna dizdi.
Olaydan sonra bölgede yapılan incelemede, yüzlerce boş kovan bulundu.
Katliamın aradan geçen süreye rağmen ilk günkü gibi taze olduğu köyde yaşayan vatandaşlar, yaklaşık çeyrek asır önce yaşadıkları ve halen dinmeyen acılarını hafızalarından silemedi.
CUMHURİYET TARİHİNİN EN BÜYÜK SİVİL KATLİAMLARINDAN BİRİ
Cumhuriyet tarihinin o güne kadarki en büyük sivil katliamlarından birine sahne olan Başbağlar köyündeki saldırının ardından şehitler için anıt yapıldı ve olayda katledilenlerin eşyasının sergilendiği müze oluşturuldu.
Katliamın acısının ilk günkü gibi taze olduğu köyde, şehit edilenler her yıl olayın yıl dönümünde törenle anılıyor.
Özellikle yaz aylarında köylerine gelen vatandaşlar şehitlik anıtında dua edip müzeyi ziyaret etmeyi ihmal etmiyor.
Katliamdan yaşayan mağdurlarından Başbağlar Köyü Muhtarı Ali Akarpınar, "33 vatandaşımızı katlettiler. 200’e yakın konut, köyün çeşmeleri, kültür evi, cami, ilkokulu dahil olmak üzere kundaklanarak yakıldı. Anma töreninde acıların tazeliği halen korunmaktadır. Olaydan ağır yaralı kurtuldum. Olayın ardından iki aylık tedavi sonrası köyüme döndüğümde köyümün enkaz halinde olduğunu gördüm. Halen yangın devam ediyordu. O yangını gördükten sonra tekrar rahatsızlandım."
Saldırı sonrası köyün onarıldığını ve onarıma desteği olanlara minnet duyduklarını ancak adli sürecin içlerini yaktığını söyleyen Akarpınar, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Saldırıya ilişkin bazı sanıklara açılan davanın dört duruşması dönemin Erzincan Devlet Güvenlik Mahkemesinde (DGM) devam ederken güvenlik bahanesiyle İzmir DGM’ye alındı. 24 duruşma sonra maalesef orada bir sonuç çıkmadı. Sivas Katliamı'ndan 3 gün sonra Başbağlar Katliamı yapılmış ve bu katliama da bir bildiri bırakılmış. Hiçbir terör örgütü bunun hazırlığını yapmadan, senaryosunu kurmadan 3 gün içinde Sivas neresi Başbağlar neresi yani gelip burada onun intikamını alacak kadar katliam yapılacağını düşünmüyorum. Dolayısıyla bu önceden hazırlanmış senaryonun birbirini takip eden zinciridir."
Muhtar Akarpınar, Başbağlar Katliamı'nda terör örgütü PKK mensuplarının yanı sıra Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması'nın (FETÖ/PDY) parmağı olabileceğini dile getirerek, "Elbette FETÖ/PDY'nin de bu katliamda fonksiyonu vardı. Çünkü bir kısmı o kalkışmadan sonra Kandil'e kaçtı. FETÖ’cülerin bir kısmının Kandil ile olduklarını öğreniyoruz." değerlendirmesinde bulundu.
Adaletin herkese lazım olduğunu vurgulayan Akarpınar, "Bizim derdimiz Türkiye’de böyle faili meçhul olaylar olmasın ve bu olaylar çözümlensin." dedi.
"ÇOCUKLARIN GÖZLERİ ÖNÜNDE YAKILDI"
Katliamın yapıldığı yıl 12 yaşında olan Muharrem Baltacı (36) da olay günü köyüne yengesi ve yeğenleriyle geldiklerini hatırlatarak, akşam namazı sırasında teröristlerin köye baskın yaptıklarını ve insanların kadın ve çocukların gözleri önünde yakıldığını söyledi.
Köyün iki girişinde terör örgütü mensuplarının bulunduğunu, bir tarafta kadınların diğer tarafta ise erkeklerin toplanıldığını söyleyen Baltacı, "Yengem, yeğenim ilk kez köye gelmişlerdi. Korktukları için evden çıkamayarak yatağın altına saklanmışlardı. Daha sonra yengemi iki çocuğunu kucaklamış şekilde bir oğlu ile şehit edilmiş olarak bulduk. Köy meydanının üst tarafına geldiğimizde tüm erkeklerin şehadet şerbetini içtiğine şahit olduk." şeklinde konuştu.
Katliamda eşi ve oğlu ve bazı yakınlarını kaybeden Elif Akpınar ise katliamın acısını unutamadıklarını vurgulayarak, "Bizi evden çıkarıp derenin içerisine topladılar orada bizi öldürseler bundan iyiydi. Benim 24 senedir ne acı çektiğimi bir Allah biliyor." dedi.
Akpınar, "Olay günü evimden ayakkabılarımı giymeden beni çıkardılar. Daha sonra evlerimizi ve arabalarımızı ateşe verdiler. Altınlarımızı, bileziklerimizi elimizden aldılar. Erkeklerimizi toplayıp öldürdüler. Ben her şeyimi kaybettim. Oğlumu, kocamı, yeğenimi, kardeşimi neyim varsa, bütün komşularımı hep kaybettim." ifadesini kullandı.