Beylikdüzü Belediyesi'nde yaşanan intiharın sır perdesini Ajans Haber araladı!
İmamoğlu'nun Beylikdüzü Belediye Başkanlığı döneminde, "Ekrem Başkan zarar görmesin, kimse töhmet altında kalmasın diye çok çaba sarf ettim ama olmadı" diyerek intihar eden belediye çalışanı Yaşar Uçar'ın eşi Arzu Uçar, yaşadığı mağduriyeti Ajans Haber'e anlattı.
İmamoğlu'nun Beylikdüzü Belediye Başkanlığı döneminde, belediye bünyesinde 20 yıldır veznedar olarak çalışan Yaşar Uçar hakkında zimmetine para geçirdiği iddiasıyla soruşturma başlatılmış ve Uçar geride bir intihar mektubu bırakarak yaşamına son vermişti.
Emekliliği gelmiş bir veznedarı intihara sürekleyen sürecin ardındaki sır perdesini Ajans Haber araladı.
Yaşananların en yakın şahidi olan Yaşar Uçar'ın eşi Arzu Uçar, süreci tüm detaylarıyla Ajans Haber'e anlattı.
Eşinin intiharını cinayet olarak nitelendiren Arzu Uçar, "Bu bir intihar ama aslında bana göre intihara yönlendirme, hatta bu bir cinayet. Bir insana bu kadar mobbing uygulanmaz" diye konuştu.
İntihara neden olan gelişmenin 26 Aralık 2018 günü yaşandığını belirten Uçar, süreci şu şekilde aktardı;
"26 Aralık’ta bir kooperatif geliyor ve belediyeye bir ödeme yapıyor. O sırada eşim bağlı bulunduğu sendikaya oy kullanmaya gidiyor, böyle bir tahsilatın yapıldığından da haberi yok. Belediyenin iki tane nakit veznesi var. Tahsilatı yapan kişi diğer veznedar Taner Yaman.
Yarım saat sonra eşim iş yerine dönüyor. Taner Yaman, ‘Yaşar abi ben oy kullanmaya gidiyorum’ diyor ve saatlerce gelmiyor. Geldikten sonra da ‘Yaşar abi makbuzlar hazırsa ben bankaya gideyim’ diyor ve belediyeden ayrılıyor.
"Eşim ne zaman işe gitmese sorun çıkardı"
31 Aralık’ta eşim izinliydi ve işe gitmemişti. O gün akşama doğru belediyeden aradılar. ‘Ne oldu Yaşar’ diye sorduğumda makbuzla ilgili bir sorun olduğunu söyledi. Hatta ‘Yaşar sen ne zaman gitmesen makbuzla ilgili bir sorun oluyor’ demiştim.
"13-15 yılla yargılanır çıkarsın"
2 Ocak’ta ne yaşandı, ne oldu da hemen sorunun eşimden kaynaklandığına emin oldular bilmiyorum ama 3 Ocak akşamı eşim çok kötü bir şekilde eve geldi. ‘Ne oldu Yaşar’ dedim, ‘Böyle bir makbuz var, kamerada sen görünüyorsun, bunu kabul et 13-15 yılla yargılanırsın’ dediklerini söyleyerek ağlamaya başladı. ‘Bu ne saçmalık Yaşar’ dedim ‘Sen böyle bir şey yaptın mı’ dedim. ‘Hayır, benim böyle bir tahsilattan haberim bile yok’ dedi.
Eşime bu suçlamaları yönelten, belediyenin başkan yardımcılarından Emel Turan ve Mali Hizmetler Müdürü Gülnur Erdem. Eşim intihar mektubunda bu isimleri yazmış. Suçlamaların ardından 3 hafta içinde eşim 7-8 kilo verdi. Bu süreçte eşimi, istemediği halde mecburi izne çıkardılar.
Eşim 28 Ocak günü yeniden iş başı yaptıktan 1 gün sonra intihar ederek canına kıydı.
Bilirkişi raporunda kritik tespitler
Eşimin intiharının ardından bir soruşturma başlatıldı. Soruşturmaya yansıyan bilirkişi raporunda eşimin bilgisayarının hard diskinin elektrik akımı nedeniyle kullanılamaz hale geldiği tespit edildi. Yine aynı raporda, böylesi bir kurumda akım düzenleyici regülatör olması gerektiği ve yalnızca Yaşar Uçar'a ait olan bilgisayarın bozulmasının hayatın doğal akışına aykırı olacağı ifade edildi.
Bilirkişi raporu gerçekten çok ilginç çünkü eşimin intiharına neden olan ödemeyi kendisinin tahsil ettiğini ifadesinde de beyan eden Taner Yaman'ın bilgisayarının sıfırlanmış olduğu ve 26 Aralık günü söz konusu bilgisayardan hiçbir işlem yapılmadığı tespit edildi.
"Avukatı da Beylikdüzü Belediyesi'nde çalışıyor"
Taner Yaman hala belediye bünyesinde çalışıyor ve ne ilginçtir ki kendisinin avukatı da Beylikdüzü Belediyesi'nin avukat kadrosundan çıktı. Taner Yaman bu kadar korunurken benim eşimin üzerine neden bu kadar çok gelindi? Eşim neden intihara sürüklendi? Yaşar, intihar mektubunda yazdı zaten, "Ayın 28’inde işe gittiğimde üzerime oynanan tüm pislikleri gördüm ve baş edemiyorum." diye yazdı.
İmamoğlu 'O iş kolay' dedi, 5 senedir çözülmedi
Cenazeden sonra Ekrem İmamoğlu evime başsağlığı için geldi. Yaşar, intihar etmeden önce emeklilik için başvurmuştu. Yaşar'ın emekli ikramiyesi karşılığı kendisine bir ev verelim gibi bir teklif geldi. İmamoğlu da 'O iş kolay' dedi. Bize, bir daire bakmamızı söylediler. Biz de şu an içinde bulunduğum daireyi seçtik. Daha sonra bununla ilgili de pürüzler çıkmaya başladı. Bana dairenin fiyatının bu kadar yüksek olduğunu bilmediklerini ve satın alma yöntemi yerine 1 senelelik kira ödeme teklifinde bulundular. 'Dalga mı geçiyorsunuz' diyerek teklifi reddettim.
"Burayı iş adamlarıyla bir araya gelerek satın almış gibi gösteririz"
Bir süre sonra Beylikdüzü Kültür Merkezi'nin başkanlık katında İmamoğlu ile bir araya geldik. Daireyle ilgili yaşadığım sıkıntıları ona da anlattım. Kendisi, 'Hayır, kira değil, satın alma olacak. Burayı iş adamlarıyla bir araya gelerek satın almış gibi gösteririz' dedi. Oğlumu öptü, 'Yakışıklım, bundan sonra sizler benim de çocuklarımsınız' dedi fakat hala bana dairenin satışını vermediler. Şimdi İmamoğlu ile görüşemiyorum. Ona ulaşmama izin vermiyorlar.
"Bu daire belediyenin malıdır"
Sıkıntımı çözmek için daireyi yapan müteahhit firma ile bağlantıya geçtim. Burada Ali Çelebi adlı bir kişi bana, 'Biz belediye ile iş yapıyoruz ve herhangi bir sorunumuz yok, olsun da istemiyoruz. Bu daire belediyenin malıdır. Belediye kime derse biz ona vereceğiz. Siz ya da bir başkası, bu bizim sorunumuz değil' dedi. Demek ki bu daire belediyeye hibe edilmiş ama aç gözlü birileri bu dairenin bana verilmesini istemiyor.
"İmamoğlu'nun iki dudağı arasında"
Bize daireye girmeden önce, daire teslim tutanağı, ön satış bilgilendirme formu imzalattılar. Satış ibaresini görünce ben de gerçekten dairenin sahibi oldum zannettim. Bu daire Beylikdüzü Belediyesi ile İmamoğlu'nun iki dudağı arasında.
Benim dairede felan gözüm yoktu ki. Fakat bu daire artık benim için farklı bir mesele haline geldi. Siz, 160 bin lira için benim eşimi hayatından ettiniz. Benim evimde şu an huzur yok, çocuklarım babalarını ipte sallanırken gördü. Siz 160 bin lira için bir ailenin geleceğiyle oynadınız şimdi hala benimle pazarlık derdindesiniz.
"İmamoğlu, sanki her işini şeffaf yapan, dürüst çalışan bir adammış gibi..."
Eşimin intihara sürüklenmesine neden olan olaydan İmamoğlu'nun haberi vardı. İmamoğlu, sanki her işini şeffaf yapan, dürüst çalışan bir adammış gibi durum kendisine iletildiğinde, 'Madem olay savcılığa intikal etti, böyle bir şey varsa ortaya çıksın' dedi. Madem olay savcılığa intikal etti, belediye savcılık soruşturmasının tamamlanmasını neden beklemedi. Çünkü savcılık o soruşturmayı tamamlasaydı başka usulsüzlükler de ortaya çıkacaktı.
En son 2 Şubat'ta Vatan Emniyet'e giderek kendi talebimle Mali Şube'ye ifade verdim, şimdi sanırım o dosyaya bir savcı atanması bekleniyordu. Usulsüzlük, delil karartma haddinden fazla var."
"Ekrem Başkan zarar görmesin diye uğraştım ama olmadı"
29 Ocak 2019 günü hayatına son veren Yaşar Uçar'ın intihar mektubunda İBB Başkanı İmamoğlu hakkında kullandığı şu ifadeler ise oldukça dikkat çekici;
"Ben; Ekrem Başkan zarar görmesin, belediye zarar görmesin, kimse töhmet altında kalmasın diye onlarla çok çaba sarf ettim ama olmadı. Kendileri her türlü pisliğe bulaşmış ördekler gibi suda yüzüyorlar. Sanki sütten çıkmış ak kaşık gibi…"
Uçar'ın intihar mektubundan kısa bir bölüm;
"Ben bu pisliği canımla ödemek istemezdim ama canımla ödedim. Erken gelip evime geç gittim. Hiçbir zaman da bana mesai verin diye bir sözüm olmadı.
Hiç istemediğim bir pislikle karşı karşıya kaldım ve kendimi aklayamadım. Bunlara hakkımı helal etmiyorum.
Nereden nereye geldik…
Kim huzurunun bozulmasını, yuvasının dağılmasını ister? Ama bu belediyede yapılan çirkinlik beni buraya itti. Çok aciz ve çaresiz kaldım.
Onca emeğimin ve alın terimin karşılığı bu olmamalıydı.
Açın davanızı. Burada benim canım yandı, gitti, kül oldu. Bunlar elini kolunu sallayarak belediyede at oynatıyorlar.
Ben bunu hak etmedim. Davacı olun, alın tazminatımı, ölüm tazminatımı, hesabını bari siz sorun. Beni bu çirkinlikten siz kurtarın. Hakkım haram, zehir, zıkkım olsun.
Sendikamızın avukatı açsın bunlara davasını, ne ise o olsun.
Ben; Ekrem Başkan zarar görmesin, belediye zarar görmesin, kimse töhmet altında kalmasın diye onlarla çok çaba sarf ettim ama olmadı.
Kendileri her türlü pisliğe bulaşmış ördekler gibi suda yüzüyorlar. Sanki sütten çıkmış ak kaşık gibi…
Halbuki öyle değil."