Diyanet İşleri Başkanı Görmez: Kabe bizim kıblegahımızdır, vakit belirleme yeri değildir

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Görmez, "Kabe bizim kıblegahımızdır, vakit belirleme yeri değildir, vakit belirleme yeri hilaldir, semadır." dedi.

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, İslam ülkelerinde Ramazan Bayramı'nın bir gün arayla kutlanmasıyla ilgili, "Kabe bizim kıblegahımızdır, vakit belirleme yeri değildir. Vakit belirleme yeri hilaldir, semadır, Allah'ın kainata yerleştirdiği ayetlerdir. Kabe'nin, Mescidi Nebevi'nin, hac ibadetinin yönetiminin bir ülkede olması, Allah'ın kainata yerleştirdiği kanunları ve kuralları değiştireceğimiz anlamına gelmez." dedi.

Aralarında Türkiye'nin de olduğu İslam ülkelerinin bazıları, Ramazan Bayramı'na dün girerken, bazı ülkeler ise bayramın ilk gününü bugün kutladı.

Konuya ilişkin AA muhabirine açıklama yapan Görmez, İslam aleminin ve Türkiye'nin bayramını tebrik etti, dün Giresun'da meydana gelen helikopter kazasında hayatını kaybedenlere rahmet diledi.

Görmez, Müslümanların ramazana birlikte başlaması, bayramları birlikte yapması meselesinin maalesef yıllardır bütün İslam aleminde tartışıldığını söyledi.

Bugüne kadar konuyla ilgili 2'si İstanbul'da olmak üzere 7 büyük kongre yapıldığını belirten Görmez, bu toplantılarda bütün İslam bilginlerinin ortak beyanda bulunduğunu ifade etti. Görmez, İslam bilginlerinin, dünyanın her tarafında yaşayan Müslümanların aynı sevinçte buluşmasını önemli gördüklerini ve önceden hazırlanmış bir takvim olması gerektiğini söylediklerini anlattı.

Buna geçebilmek için iki temel ilkede anlaşılması gerektiğini vurgulayan Görmez, şöyle konuştu:

"Bunlardan birincisi hilalin tespitinde sadece çıplak gözle tespitten vazgeçip astronomi ilminin verilerini esas almak, Allah'ın güneşe, aya ve kainata yerleştirdiği kanunları dikkate alarak bunu yapmak gerekiyordu. İkincisi de ihtilaf-ı metaliye itibar etmemek. Yani, dünyanın başka bir yerinde hilal görüldüğünde onu dünyada yaşayan bütün Müslümanlar için kabul etmemiz gerekiyordu. Bu iki ilke üzerinde anlaşılmadığı zaman Müslümanların bu ibadetleri beraber yapma imkanı yoktu. Yıllar içerisinde Müslümanlar bu her iki ilkede de anlaştılar. Dediler ki biz bundan böyle sadece çıplak gözle hilali gözetlemeyi değil, biz astronomi ilminin geldiği noktaları tespit edelim, o verileri esas alalım, takvimlerimizi ona göre hazırlayalım ve ihtilaf-ı metaliye itibar etmeyelim."

Konuyu örneklendiren Görmez, şunları söyledi:

"Güney Amerika'da, Hint Okyanusu'nda hilal görüldüğünde bu eğer başka bir dünyada henüz imsaka girilmemişse, diğer gün başlamamışsa bizim için de diğer Müslümanlar için de geçerli olsun, denildi. Son İstanbul'daki konferansta da bunlar kararlaştırıldı ancak maalesef, özellikle bu son iki konuda sadece bir ülkedeki bazı alimler bunu kabul etmediler. Artık bu tartışma İslam ülkeleri ve İslam alimleri arasında büyük bir ihtilaf olmaktan çıkmıştır. Sadece Suudi Arabistan'da, dost ve kardeş Suudi Arabistan'da bulunan bir yüksek mahkemenin konuya bakışı ile İslam dünyasında artık oluşan ittifak arasındaki bir ihtilaftan kaynaklanıyor. Söz konusu mahkeme her iki konuda da tereddütlerini sürdürüyor. Astronomi ilminin verilerini yakini bilgi olarak kabul etmeyip çıplak gözle gözetlemeyi hala esas alıyor ve ihtilaf-ı metaliyi esas alıyor. Ramazana başlarken Hint Okyanusu'nda hilal görülmüştü, herhangi bir problem yaşanmadı, birlikte ramazana başladık. Ancak Şevval hilali, Güney Amerika'da görüldüğü için o hilali adeta başka bir dünyanın hilali olarak kabul etti. Kendi semasında hilali görmeyince 30'a tamamlamayı tercih etti. İhtilafı buradan kaynaklanmıştır."

İstanbul'daki toplantıda alınan kararı yüzde 80-90 çoğunlukla aldıklarını anlatan Görmez, orada da Suudi Arabistan'dan gelen bazı ilim adamlarının "Ortak bir takvim birliğine varız ancak ramazanın başlangıcı ile bayramın girişini ifade eden hilali buraya katmak istemiyoruz." dediklerini ve böyle uyguladıklarını bildirdi.

ÇIPLAK GÖZLE BERİRLEMEK ŞART MI?

Hilalin çıplak gözle görülüp görülmemesini dahi tartışmanın yakışmadığını belirten Görmez, "Çünkü biz bütün dünyada rasathaneleri ilk kurmuş ilim adamlarının çocuklarıyız." dedi.

"Yüce Rabbimiz Rahman Suresi'nde 'Ben ayı ve güneşi yarattım ve oraya bir hesap yerleştirdim' buyuruyor. Bizim bu hesabı dikkate almamız gerekiyor. Başka bir ayette, 'Sana hilali soruyorlar, de ki hilal, bütün insanlar için vakti belirleme ölçüsüdür' buyruluyor." diyen Görmez, tarihte bu ölçüleri tespit etmek için ilim adamlarının seferber olduğunu söyledi.

Görmez, çağdaş dünyada ilim adamlarınca bu ilmin çok daha ileri götürüldüğünü, uzayın keşfedildiğini, uzayda istasyonlar kurulduğunu, yolculuklar gerçekleştirildiğini, binlerce uydu yerleştirildiğini, matematiksel olarak uzaydaki hareketlerin hesaplanabildiğini belirterek, "Bunlar varken 'Biz bunlara itibar etmeyiz, sadece gözümüzle gördüğümüze itibar ederiz' demek hem bugün İslam dünyasına yakışmıyor hem de dünyada Müslümanları küçük düşürüyor diyebilirim." değerlendirmesinde bulundu.

Hilali tespit etmenin, hilali gözetlemenin bir araç, amacın ise ramazan ayının başladığının tespiti olduğunu vurgulayan Görmez, ancak aracın amaç haline getirildiğini bildirdi. Görmez, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu, dünyaya ve kainata, dini metinlere yanlış bakmaktan kaynaklanan metodolojik bir hatadır. Şunu demek istiyorum, yani bu tartışma sadece bir hilal tartışması değildir. Bu tartışma sadece İslam alimleri arasında bir hadisin veya bir ayetin doğru anlaşılıp anlaşılmaması meselesi değildir. Bu, Allah'ın kitapla insanlara gönderdiği ayetlerle kainata yerleştirdiği ayetler arasındaki ilişkiyi anlamakla ilgili bir tartışmadır. Bu, aya ve güneşe Rabbimizin yerleştirdiği hesaplarla, Kur'an'la gönderdiği ayetler arasındaki ilişkiyi doğru anlamakla ilgili bir meseledir. Bu, akılla vahiy arasında, din ile bilim arasında, Allah'ın ayetleri ile kainatın ayetleri arasındaki ilişkiyi doğru anlayıp anlamamakla ilgili bir tartışmadır. Zaman zaman tabii ki siyasi konulara da malzeme haline getirildiği görülmüştür."

BİR GÜN FAZLA ORUÇ

Başkan Görmez, Türkiye'de bir gün daha oruç tutulması konusunda, hiçbir vatandaşın endişe etmesi gerekmediği belirterek, şöyle konuştu:

"Zira Diyanet İşleri Başkanlığı hem fıkıh ilminin verilerine göre hareket eden Din İşleri Yüksek Kurulumuzun kararlarıyla hem de vakit hesaplama birimimizde yıllardır görev yapan astronomi alimleriyle konuyu yürütmüştür, bundan sonra da yürütmektedir. Biz, gözlemi de terk etmiş değiliz. Gözleme devam edişimiz, özellikle astronomi ilminin verilerinden şüphe ettiğimizden dolayı değil. Başka İslam ülkelerindeki tartışmalara katkıda bulunmak ve doğru yönlendirmek için biz bu çalışmaları yapıyoruz."

Görmez, "Tartışmalı konu olsa dahi Türkiye'de yaşayan herhangi bir Müslüman'ın ülkesindeki kardeşleriyle birlikte bayram yapmayı terk edip oruca devam etmesi, İslami açıdan doğru değildir." ifadesini kullandı.

Bunun için geçen yıl Güney Afrika'ya, bu yıl da Güney Amerika'ya personel gönderdiklerini ifade eden Görmez, üzerinde durdukları prensiplerden şüphe ettiklerinden değil, başkalarının şüphelerini ve kuşkularını gidermek için bunu yaptıklarını kaydetti.

Görmez, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bizim yaptığımız, Diyanet İşleri Başkanlığının yaptığı, sadece Diyanet İşleri Başkanlığının kendi başına verdiği bir karar değil. Bugün İslam dünyasında, İslam ülkelerinin çoğunluğunun ve İslam alimlerinin çoğunluğuyla verdiği bir karardır. Bu karara göre biz bugün astronomi ilminin geldiği noktayı dikkate alarak, dakik matematiksel hesapları göz önünde bulundurarak, önceden takvimlerimizi belirliyoruz. Bugün Müslümanların zaman yönetme konusunda bir acziyet içerisine girmiş olmaları üzüntü vericidir. Kollarımızdaki saatleri, duvarlarımızdaki takvimleri geçersiz sayacak bir anlayış ile sadece gözetleme yoluyla, yüksek tepelere çıkarak hilali gözetleme yoluyla bu ibadetlerin başlangıcını veya bitişini tespit etmeye çalışmak gerçekten dinimizin evrenselliğine aykırı.

İslam dinimiz evrensel bir dindir. Bütün kainata ve bütün insanlara gönderilmiştir, sadece belli bir coğrafyaya gönderilmemiştir. Allah'ın güneşe ve aya yerleştirdiği hesabı yok sayarak biz hareket edemeyiz. Allah başka bir ayette şöyle buyuruyor; 'Ben aya menziller yerleştirdim, ta ki siz yıllarınızı doğru hesaplayabilesiniz diye'. Bugün eğer Müslümanlar kendi zamanlarını hesaplayamıyorsa, yıllarının hesabını yapamıyorsa, vakit yönetimi yapamıyorlarsa, takvimlerini çıkaramıyorlarsa bu ciddi bir sorunla karşı karşıya olduğumuz anlamına gelir."

1978'DEN BERİ DİYANET'İN ÇALIŞMALARI VAR

Türkiye'nin 1978'de, dönemin Diyanet İşleri Başkanı Tayyar Altıkulaç döneminde İstanbul'da bir konferans düzenlendiğini ve geçen ay düzenlenen konferansta varılan ortak görüşlere o dönemde ittifak edildiğini anlatan Görmez, başkanlığın konunun peşini bırakmadığını söyledi.

Görmez, çalıştaylar yaptıklarını, takvim sistemleri belirlendiğini, mayıs ayında da kongreye gidildiğini dile getirerek, bu kongrede de tekli takvim sisteminin uygulanmasıyla ilgili yüzde 86 çoğunluk kararı alındığını bildirdi. Görmez, "Maalesef aradan 40 gün geçmeden ihtilafın tekrar başlamış olması bizi büyük bir üzüntüye sevk etmiştir." dedi.

Başkan Görmez, namaz vakitleri için de Yüce Allah tarafından hilal gibi ölçüler konulduğunu belirterek, insanların sabah namazı vakti için evlerinin damlarına çıkıp semaya bakmadığını söyledi.

"Kolumuzdaki saate bakıyoruz, duvarlarımızdaki takvime bakıyoruz. Öğle namazını da öyle tespit ediyoruz, akşam namazını, yatsı namazını da imsakımızı da öyle tespit ediyoruz. Aynı şekilde ikindi namazı vaktini tespit etmek için sevgili Peygamberimiz o günün şartlarında 'Herhangi bir çubuğu diktiğinizde eğer iki kat gölgesini görürseniz ikindi vakti başlamıştır' buyuruyor. Biz elimize bir çöp alarak dikip gölgesini hesap etmiyoruz, kolumuzdaki saate bakıyoruz, duvarımızdaki takvime bakıyoruz" diye konuşan Görmez, astronominin artık çok ilerlediğini kaydetti.

Görmez, namaz vakitleri nasıl belirlenebiliyorsa ramazana başlangıcı, şevval ayına yahut bayrama girişi de aynı şekilde dakik, matematiksel, ince astronomi hesaplarıyla önceden belirleyebildiklerini vurgulayarak, "Dünyanın her tarafında yaşayan Müslümanlar arasında da bir birliğin, beraberliğin, vahdetin, sevinçte ve üzüntüde birlik ve beraberliğin ancak bu yolla gerçekleşeceğini bildiğimiz için de bu bilimsel ilmi ve aynı zamanda fıkhi ilkede ısrar etmeye devam edeceğiz." diye konuştu.

ORTAK TAKVİMİN ÖNEMİ

Ortak takvimin Müslümanlar için zorunluluk arz ettiğini anlatan Görmez, çünkü Müslümanların sadece Arabistan'da yaşamadığını söyledi.

Görmez, şunları kaydetti:

"Avrupa'da yaşayan, Amerika'da yaşayan Müslümanları düşünün. 50 yıldır dini günlerin tatil günü olması için mücadele vermişlerdir. Peki eğer günü önceden belli değilse bir fabrikatör Müslüman işçilerine tatil gününü nasıl verecek? Yahut okullar, üniversiteler öğrencilere... Öğrenciler üniversitelere şunu diyebilirler mi: 'Siz bekleyin, biz ramazana bir gün kala hangi gün bayram olacağını tespit edelim, size söyleyelim, siz tatil gününü öyle belirleyin.' Yahut işçiler işverene böyle bir şeyi deme imkanına sahip olurlar mı? Kabe bizim kıblegahımızdır, vakit belirleme yeri değildir. Vakit belirleme yeri hilaldir, semadır, Allah'ın kainata yerleştirdiği ayetlerdir. Kabe'nin, Mescidi Nebevi'nin, hac ibadetinin yönetiminin bir ülkede olması, Allah'ın kainata yerleştirdiği kanunları ve kuralları değiştireceğimiz anlamına gelmez. Aynı camide namaz kılan Müslümanlar, kimisi Türkiye'ye göre, kimisi Suudi Arabistan'a göre, kimisi Pakistan'a göre eğer bayram yapıyorlarsa o insanların içine düştükleri haleti ruhiyeyi siz tahayyül ediniz.

Dolayısıyla bugün artık hele hele paramparça olduğumuz bir zaman diliminde biz eğer bayramlarımızı dahi birlikte yapamıyorsak; İslam'ın simgesel ibadetleri olarak tarif edilen ramazanı, bayramı, hac ibadetini, Arafat'a çıkışı aynı günlerde gerçekleştiremiyorsak, bu biz Müslümanların içinde bulunduğu durumu izah etmek bakımından da acıklı durumu tasfir etmek bakımından da son derece çarpıcı bir örnektir. Behemahal bundan kurtulmalıyız. Bundan kurtulmanın yolu da bizim ayeti ve hadisi doğru anlamamız gerekiyor, literal ve lafzi anlamı bir tarafa bırakarak şariin maksadını ve gayesini dikkate almamız gerekiyor. Allah'ın kitapla gönderdiği ayetlerle kainata, semaya, güneşe ve aya yerleştirdiği hesabı okuyarak tespit ederek bunu önceden takvimlerimize yazarak belirlemekten başka bir çaremiz de bulunmuyor."

"İslam dünyasının tamamı bunu istiyor"
İslam dünyasının tamamının takvimde birliği çok istediğini anlatan Görmez, bilhassa azınlık olarak yaşayan Müslümanların gözyaşı dökerek, yalvararak, "Bizi kurtarın bu çelişkilerden" diye adeta serzenişlerde bulunduğunu kaydetti.

Görmez, "Bütün toplantılarımızda biz buna şahit olduk. Amerika'dan ve Avrupa'dan gelen Müslüman azınlık temsilcileri 'Lütfen, bizi bu çelişkiden kurtarın. Biz komşularımızın gözünde mahcup oluyoruz. Bizi bu durumdan lütfen kurtarın' diye adeta hep birlikte yalvarıyorlar. Ben İslam dünyasında bu konuda ittifakın sağlandığını çok iyi biliyorum. Ama ihtilaf bütün İslam dünyası ile dost ve kardeş bir ülkedeki yüksek mahkeme arasında bir ihtilafa indirgenmiştir diyebilirim." diye konuştu.

Başkan Görmez, Avrupalı Müslümanların kendi aralarında ittifak etmesinin sevindirici olduğunu belirterek, İslam coğrafyasındaki ihtilafa karşı, astronomi verilerini dikkate alarak takvimlerini yaptıklarını bildirdi. Görmez, Rusya'daki, Avrupa'daki Müslüman toplulukların, Balkan ülkelerinin ve Orta Asya'daki İslam coğrafyasının büyük bölümünün Türkiye ile ortak hareket ettiğini belirterek, Amerika'daki bazı Müslüman kuruluşlar arasında ihtilaf yaşandığını söyledi.

İstanbul'da düzenlenen kongrede aldıkları kararları takip etmek için bir komisyon kurulduğunu aktaran Görmez, bu komisyonun bayramdan sonra toplanıp son durumu değerlendireceğini anlattı.

Prof. Dr. Görmez, 10 yıllık bir takvim hazırlama komisyonu kurulduğunu ifade ederek, "Tekrar ihtilafa düşülmüş olması bizi asla umutsuzluğa sevk etmez, bilakis çalışmalarımızı artırarak yeryüzünde bütün Müslümanların ramazana ve bayrama birlikte başlamaları, zamanı, zamanın yönetimini birlikte gerçekleştirmeleri için biz elimizden gelen her türlü gayreti sarf etmeye devam edeceğiz." dedi.