Avusturya 15 Ekim'de sandık başına gidecek

Avusturya'da 6,4 milyon seçmen, federal meclisin (Nationalrat) yeni üyelerini belirlemek için 15 Ekim'de sandık başına gidecek.

Birçok siyasetçi, kanaat önderi ve gazetecinin ülkenin gidişatını belirleyeceğini savunduğu seçim, Avusturya'nın siyasi tarihinde ender rastlanan bir çekişmeye sahne oluyor. Siyasilerin, seçimi kazanmak için başvurduğu yöntemler kimi zaman seçimden daha fazla tartışılıyor.

8,7 milyonluk nüfusa sahip Avusturya'da yaklaşık 6,4 milyon seçmen, 15 Ekim'de yeni meclisi belirlemek üzere oy kullanacak.

Ülke genelindeki 39 seçim bölgesinde halk, yeni meclisin 183 üyesini belirlemek için sandık başına gidecek.

Ülkede 22. kez yapılacak federal seçim için 9 eyalette kurulacak 800 sandığın yanı sıra ülke dışında yaşayan Avusturya vatandaşları da mektup yöntemiyle oy kullanabilecek.

Kadın seçmen sayısının yüzde 51,7 ile erkeklerden fazla olduğu ülkede, 16 yaşını doldurmuş bütün Avusturya vatandaşları oy kullanma hakkına sahip.

34 yıldır koalisyon hükümetleriyle yönetilen ülkede, 15 Ekim'de yapılacak seçimler sonucunda yine koalisyon hükümeti kurulması öngörülürken, mecliste yüzde 51'lik çoğunluğu oluşturan yani 93 milletvekiline sahip parti ya da partiler hükümeti kuracak.

Seçim barajının yüzde 4 olduğu Avusturya'da, seçimlerde oy kullanmayanlara herhangi bir cezai müeyyide uygulanmıyor.

2 BİN 55 ADAYDAN 20'Sİ TÜRK KÖKENLİ

Ülkede 16 partinin yarışacağı seçime katılan 2 bin 55 aday arasında, Türk kökenli 20 aday bulunuyor. Seçimde, Türk kökenli yaklaşık 110 bin seçmen oy kullanabilecek.

Avusturya'da göçmenlerin kurduğu Gelecek için Yeni Hareket Partisi (NBZ), Vorarlberg bölgesinden 8 adayla meclise girmek için seçimlerde yarışacak.

Tüm partiler, vatandaşlara sandık başına gitme çağrısında bulunurken, 22. kez genel seçime gidilen ülkede en çok konuşulan konular arasında, göç, sığınmacı krizi, yabancıların ülkeye uyumu gibi konuların yanı sıra olası merkez sağ ve aşırı sağ koalisyonu yer alıyor.

Seçim sonucunda, Avrupa'da büyük yankılara neden olan 1999'daki Wolfgang Schüssel liderliğindeki Avusturya Halk Partisinin (ÖVP), aşırı sağcı Jörg Haider'in Özgürlük Partisi (FPÖ) ile kurduğu koalisyon benzeri bir durumun tekrarlanma ihtimali, başta ülkede yaşayan yabancılar olmak üzere Avrupa Birliği'nde (AB) de endişelere yol açıyor.

Unique Research şirketinin Avusturya'nın Heute gazetesi için yaptığı son kamuoyu yoklamasına göre, seçimde Avusturya Halk Partisi- Liste Kurz (ÖVP) yüzde 34, Sosyal Demokrat Partinin yüzde 27, aşırı sağcı Avusturya Özgürlük Partisinin yüzde 25, Yeşillerin yüzde 4, Yeni Avusturya Liberal Forum Partisi (NEOS) yüzde 4 ve Yeşillerden ayrılan Liste Pilz'in yüzde 4 oy alması bekleniyor.

SPÖ, MÜSLÜMANLARIN AVRUPA'NIN PARÇASI OLDUĞUNU SAVUNUYOR

Başbakan Christian Kern liderliğindeki Sosyal Demokrat Partinin (SPÖ) seçim programında, işsizlik oranının düşürülmesi, ekonomik büyümenin hızlandırılması, asgari ücretin bin 500 avroya sabitlenmesi ve bin 500 avro altında geliri olanların vergiden muaf tutulması gibi konular ilk sırada yer alırken, bunları bir milyonun üzerinde miras sahiplerine veraset vergisi, eğitim ve sağlık alanlarında yapılacak reformlar takip ediliyor.

Müslümanların Avusturya'nın bir parçası olduğunu her fırsatta dile getiren Kern, seçim sürecinde Türkiye, İslam, sığınmacı, göçmen konularına değinmemeye özen gösteriyor.

ÖVP AŞIRI SAĞIN SÖYLEMİNİ BİREBİR SEÇİM KAMPANYASINA TAŞIYOR

Mayıs ayında ÖVP'nin başkanlığını selefi Reinhold Mitterlehner'in istifasının ardından üstlenen 31 yaşındaki Dışişleri ve Entegrasyon Bakanı Sebastian Kurz, seçimlerin en iddialı ismi olarak gösteriliyor.

Bütün yetkileri elinde toplayan Kurz, 72 yıllık ÖVP'de alışılmamış değişiklikler yaparak, parti dışından isimlerin ÖVP listesinden aday olmasına imkan tanıdı. Ayrıca partiyi temsilen kullanılan siyah rengi turkuazla değiştirdi. Bu değişikliklerle Avusturya'da ilk defa bir lider partisinin önüne geçmiş oldu.

2015 yılında 100 yıllık İslam yasasını değiştirmek başta olmak üzere burka yasağı, Balkan rotasının sığınmacılara kapatılması gibi uygulamaların mimarı olan Kurz, aşırı sağcı FPÖ'nün sığınmacılar, azınlıklar ve Müslümanlara yönelik söylemlerini neredeyse birebir seçim programına taşıyarak, aşırı sağın oylarına talip oluyor.

Kurz seçim kampanyasında, ülkeye gelen sığınmacı ve göçmen sayısının sıfıra indirilmesi, yabancıların uyumu, iltica başvurusu olumsuz sonuçlanmış sığınmacıların ülkelerine gönderilmesi gibi konuları sıklıkla gündeme getirirken, ülkedeki vatandaşların güvenliğini gerekçe göstererek kişisel özgürlükleri kısıtlayacak yasa önerilerinde bulunuyor.

Türkiye'nin AB'ye giriş müzakerelerinin durdurulması gerektiğini savunan Kurz, iç politikayı ilgilendiren konulara pek değinmezken, Akdeniz'in sığınmacılara kapatılması, İtalya-Avusturya sınırındaki Brenner geçiş noktasının kapatılması, AB içinde sınır kontrollerinin uzatılması gibi konulara öncelik veriyor.

2013 yılında yapılan genel seçimde yüzde 24 oy alan ÖVP, Sebastian Kurz önderliğinde bu seçimlerden birinci parti olarak çıkmayı hedefliyor.

FPÖ DOĞRUDAN DEMOKRASİYİ SAVUNUYOR

Genel Başkanlığını Heinz Christian Strache'nin yaptığı aşırı sağcı FPÖ'nün seçim kampanyasında, İslam düşmanlığı, yabancı karşıtlığı ve sınırların sığınmacılara kapatılması gibi konular en önemli başlıkları oluştururken, parti İsviçre'deki gibi doğrudan demokrasiyi savunuyor.

ÖVP'nin yeni Genel Başkanı Kurz'un kendisini taklit ettiğini ve partisinin uzun yıllardır savunduğu politikaları almakla suçlayan Strache, cumhurbaşkanlığı seçiminde partisinin elde ettiği yüzde 46'lık oyu genel seçimlere taşımak istiyor.

YEŞİLLERİN, TARİHİNİN EN DÜŞÜK OYUNU ALMASI BEKLENİYOR

Yeşillerin uzun yıllar başkanlığını yürüten Eva Glawischnig'in istifasının ardından partinin en eski üyelerinden Peter Pilz'in de ayrı bir oluşumla seçimlere gireceğini açıklaması, Yeşillerin zor günler yaşamasına neden oldu.

Kampanyalarında veraset vergisi, yenilenebilir enerjinin fosil yakıtların yerini alması, tam gün eğitimin kaldırılması gibi konulara ağırlık veren Yeşiller Partisinin, son kamuoyu yoklamalarına göre yüzde 4 ile tarihinin en düşük oyunu alması bekleniyor.

Türkiye karşıtlığı ile tanınan partinin bazı milletvekillerinin, terör örgütü PKK'nın ülkedeki eylemlerine açık şekilde destek verdiği biliniyor. Eşbaşkanlık sisteminin olduğu partide, Ulrike Lunacek ve Ingrid Felipe liderlik koltuğunu paylaşıyor.

NEOS EĞİTİM ALANINDA ÖZERKLİĞİ SAVUNUYOR

Mattias Strolz liderliğinde 2012'de kurulan ve 2013 seçimlerinde ulusal meclise giren NEOS, liberal ve AB yanlısı söylemleriyle tanınıyor.

NEOS'un seçim programında, siyasi partilerin devletten aldığı yardımların kısıtlanması, eğitim alanında özerklik, vergilerin düşürülmesi gibi başlıklar öne çıkıyor.

LİSTE PİLZ, ÜLKEDEKİ TÜRK KURUMLARININ KAPATILMASINI İSTİYOR

Yeşiller Partisinden ayrılarak farlı bir fraksiyon oluşturan Peter Pilz, Türkiye karşıtlığı ve ülkedeki Türk kurumlarına yönelik ithamlarıyla biliniyor.

Siyasi programını net şekilde ortaya koyamayan Liste Pilz, Avusturya Türk İslam Birliği (ATİB) ve Avrupalı Türk Demokratlar Birliği (UETD) gibi ülkede yıllardır faaliyet gösteren kurumların kapatılmasını istiyor.