Avrupa ve ABD'deki İslamofobi tehdidi büyüyor

Avrupa ve ABD'de İslam karşıtı saldırılar, Müslümanların günlük yaşamında her geçen gün daha büyük tehdit halini alıyor.

İngiltere'nin başkenti Londra'nın kuzeyindeki Finsbury Park Camisi yakınlarında bir kişinin teravih çıkışı aracını Müslümanların üzerine sürerek 1 kişinin ölümü, 10 kişinin yaralanmasına sebep olmasının ardından, Batı ülkelerinde büyüyen İslamofobi sorunu yeniden gündeme geldi.

Avrupa'da ve ABD'deki İslam karşıtı saldırılar, özellikle DEAŞ'ın terör eylemleri sonrasında yoğunlaştı.  

Avrupa'da en kalabalık Müslüman nüfusa sahip Fransa'da 2015'teki Charlie Hebdo ve 13 Kasım saldırılarıyla 2016'daki Nice saldırısı, aşırı sağ tarafından İslamofobik ihlaller ve hatta terör eylemleri için gerekçe haline getirildi.

İslamofobinin hızla yayıldığı ülkelerden İngiltere'de geçen nisan ayında başkentte çarşaflı bir kadın, bindiği otobüsten zorla indirilmiş, tartaklanmış ve çarşafı zorla çıkarılmaya çalışmıştı.

Londra'da geçen yıl aralıkta ise başörtülü bir kadın, sokakta saldırıya uğramış, başörtüsü çıkarılarak kaldırımda sürüklenmişti.

Fransa İslamofobi ile Mücadele Derneği'nin (CCIF) 2016 yılı ulusal raporunda ülkede, 419 ayırımcılık, 39 taciz, 25 saldırı, 98 nefret söylemi vakası yaşandığı ve dini binalara hasar verildiği kaydedildi.

Fransa'nın kuzeyindeki Hénin-Beaumont’da 30 Mayıs'ta yaşanan olayda, alkolik olduğu belirtilen bir kişi, parkta oynayan çocuğunun yanında bekleyen başörtülü bir kadına saldırmış ve kadının başörtüsünü çekerek kafasına vurmuştu.

Charlie Hebdo saldırısının ardından, 17 Ocak'ta, Mohamed El Makouli, "Ben senin Tanrınım, senin İslam'ınım" diyerek evine giren bir saldırgan tarafından karısının gözü önünde 17 kez bıçaklanarak öldürülmüştü.

AVUSTURYA'DA İSLAM KARŞITI SALDIRILAR YÜZDE 65 ARTTI

Avusturya’nın başkenti Viyana’da Uygur kökenli bir Avusturya vatandaşı 51 yaşındaki Şeherben Durmaz, Eylül 2016'da sabah işe giderken erkek bir saldırgan tarafından tartaklanmış, başına aldığı darbeler sonucu yere yığılan Durmaz'ın kafasına dikiş atılmıştı.

Ülkede yapılan anketler ise Müslümanlara yönelik saldırıların münferit olaylardan ibaret olmadığını gözler önüne seriyor. Avusturya Müslümanlar için Dokümantasyon ve Danışmanlık Merkezinin "2016 Müslüman Karşıtı Irkçılık Raporu" geçen yıl saldırıların yüzde 65 oranında arttığını ortaya koydu.

Rapora göre 2015'te Müslümanlara yönelik 156 saldırı kayıt altına alınırken, bu sayı 2016'da 253’e yükseldi. Müslümanlara yönelik saldırıların yüzde 98’inin kadınları hedef aldığı belirtilen raporda, saldırıların yüzde 62'sinin açık alanlarda ve toplu taşıma gibi yarı kapalı mekanlarda gerçekleştirildiği kaydedildi.

AVRUPA ADALET DİVANI'NIN BAŞÖRTÜSÜ KARARI SALDIRILARA ZEMİN HAZIRLAYABİLİR

Saldırıların özellikle seçim öncesinde arttığına vurgu yapılan raporda, Avrupa Adalet Divanı'nın başörtüsüyle çalışan kadınlara yönelik aldığı kararın da saldırılara zemin oluşturabileceğine işaret edildi.

Avrupa Adalet Divanı'nın, başörtüsüyle çalışmak istediği için işten çıkarılan Belçikalı Samira Achbita'nın açmış olduğu davada işverenin çalışanlarına siyasi ya da politik sembollerin kullanımı konusunda bir yasak koyabileceğine hükmetmesinin de hem Avrupa'da İslam karşıtlığını hem de başörtüsüyle çalışmak isteyen kadınların işyerlerinde saldırıya uğrama ihtimalini artırabileceği belirtiliyor.

Almanya da ise basına yansıyan haberlerde 2017'nin ilk çeyreğinde ülkedeki Müslümanlara yönelik 208 saldırının kayda geçtiği belirtildi.

Çoğunlukla aşırı sağcıların gerçekleştirdiği saldırılarda, 2 kişi yaralanırken aynı dönemde 15 cami ve dini kurum hedef alındı.

MÜSLÜMAN GÖÇMENLERİN GİRİŞİ YASAKLANSIN

Chatham House Avrupa Programı'nın araştırmasına göre Avusturya, Belçika, Fransa, Almanya, Yunanistan, Macaristan, İtalya, Polonya, İspanya ve Birleşik Krallık’taki katılımcılara "Müslüman göçmenlerin ülkeye girişi engellenmeli mi" sorusuna verilen cevaplar ise İslam karşıtlığının Avrupa genelinde yayıldığının işareti.

Araştırmada, katılımcıların Polonya’da yüzde 71’i, Avusturya’da yüzde 65’i, Almanya’da yüzde 54’ü, İtalya’da yüzde 51’i, Birleşik Krallık’ta yüzde 47’si ve İspanya’da yüzde 41’i Müslüman göçmenlerin ülkeye girişinin yasaklanması gerektiği yanıtını verirken, araştırma kapsamındaki ülkelerden hiçbirinde bu ifadeye karşı çıkanların oranı yüzde 32’yi aşmıyor.

CHAPEL HİLL TRAJEDİSİ

ABD'de Müslümanlara yönelik saldırılarda görülen artış, ülkedeki en büyük Müslüman sivil toplum kuruluşu Amerikan-İslam İlişkileri Konseyi (CAIR) tarafından yayımlanan raporlarda da gözler önüne serildi.

"Nefretin artması" başlığıyla yayınlanan ve 2014-2016 yılları arasında ABD'deki Müslümanlara yönelik saldırıları değerlendiren rapora göre, 2016 yılında Müslümanlara yönelik saldırılar 2015 yılına oranla yüzde 57 oranında arttı.

Rapora göre, Müslümanlara yönelik, şiddet içermeyen ancak sözlü tahrik ve aşağılama niteliğindeki saldırılar, toplam saldırıların yaklaşık yüzde 20'lik bölümünü oluşturuyor.

CAIR'in düzenli aralıklarla yayımladığı raporlarda, "Paris ve San Bernardino saldırılarından sonra ülke genelinde Müslümanlara karşı işlenen nefret suçlarının, 11 Eylül saldırılarından sonraki dönemi çok geride bıraktığı" vurgulanıyor.

Rapordaki verileri destekleyen en ciddi saldırı şüphesiz Kuzey Carolina eyaletinde Chapel Hill kasabasında üç Müslüman gencin 10 Şubat 2015'te öldürülmesi oldu.

Diş hekimliği öğrencisi 23 yaşındaki Deah Barakat, 21 yaşındaki eşi Yusor Muhammed Ebu Salha ve 19 yaşındaki kardeşi Razan Muhammed Ebu Salha adlı üç Müslüman üniversite öğrencisi, Craig Stephen Hicks adlı komşuları tarafından silahla vurularak öldürülmüştü.

Chapel Hill'deki Kuzey Carolina Üniversitesi kampüsüne ait akademisyen ve öğrencilerin yaşadığı apartmanda meydana gelen olayın ardından polis, yaptığı ilk açıklamada saldırının otopark tartışması sonucu gerçekleşmiş olabileceğini kaydetmişti.

Ancak katil zanlısı Hicks'in sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamalarda kendini "ateist" olarak tanımlaması ve din karşıtı söylemlerde bulunmasının ardından cinayet dünya çapında yankı bulmuş ve dünyanın farklı yerlerinden Müslüman topluluklar olayı kınayarak bunun bir "nefret suçu" olduğunu vurgulamıştı.

Olayın ardından, saldırıda hayatını kaybeden iki kadının babası Muhammed Ebu Salha, bunun bir "nefret suçu" olduğunu ve adaletin yerini bulması gerektiğini belirtmişti. Ebu Salha, kızının, söz konusu komşunun "tesettürlü kıyafetini küçümseyerek kendisine birkaç kez bağırdığını" anlattığını kaydetmişti.

Üç Müslüman öğrencinin katledilmesini, benzer saldırıları acil koduyla duyuran ABD medyası tarafından görmezden gelinmesi büyük tepkiye yol açmış, "ChapelHillShooting" etiketiyle sosyal medyada paylaşılan mesajlarda ABD basını, cinayetle ilgili haberlere yeterince yer vermemekle eleştirilmişti.

Chappell Hill'deki saldırıdan sonra, 2015 mart ayında ABD'nin Kuzey Carolina eyaletindeki Mecklenburg County'de bir Müslümana ait eve isabet eden kurşunlar da bir kadını yaralamıştı.

Geçen yıl temmuz ayında ise, ABD'nin Teksas eyaletinde Müslüman bir doktor, sabah namazına gittiği caminin önünde silahlı ve bıçaklı saldırıya uğramıştı.

Teksas eyaletinin Houston kentindeki Medrese İslamiye Mescid-i Nur Camisi önünde meydana gelen olayın tanıkları, maskeli olan saldırganların doktoru önce bıçakladığını ardından da silahla vurup olay yerinden yaya olarak kaçtıklarını ifade etmişti.

İslam düşmanlığı saldırılarına bir örnek de nisan ayında Atlanta'nın kuzeyinde gerçekleşti.

Bir alışveriş merkezinde 14 yaşında Müslüman kıza saldıran bir erkek, kızın baş örtüsünü zorla çıkarıp onu terörist olmakla suçladı ve ardından olay yerinden kaçtı.

Mayıs ayında ABD'nin Oregon eyaletinin Portland kentinde ise biri başörtülü diğeri siyahi iki Müslüman kadına trende hakaret eden Jeremy Christian adlı saldırgan, kendisine engel olmak isteyen üç kişiyi bıçakladı.

İki kişinin öldürüldüğü olayın görgü tanıkları, saldırganın trendeki Müslüman kadınlara bağırarak vergi ödemediklerini, trenden inmelerini ve ülkeyi terk etmelerini istediklerini anlattı.