Arap ülkelerinin "Katar" kararının ekonomiye yansımaları

Suudi Arabistan’ın başını çektiği yedi ülkenin Katar'la diplomatik ilişkileri kesme kararı alması, Türkiye’nin söz konusu ülke ile ekonomi, finans ve enerji alanındaki iş birliklerini gündeme getirdi.

Krizin ekonomik etkilerine ilişkin değerlendirmede bulunan Durham Üniversitesi İslam Ekonomisi ve Finansı Merkezi, Körfez Ekonomi Politiği Araştırmacısı Erhan Akkaş, Körfez ülkeleri ve Katar arasında yaşanan sıkıntıların diplomatik ilişkilerin kesilmesine dair alınan son kararla “somut yaptırımlara” döndüğünü söyledi.

Bölgede önceki yıllarda da bu tarz diplomatik sıkıntıların yaşandığını ancak somut adımlar ve ağır yaptırımların söz konusu olmadığına dikkati çeken Akkaş, “Nüfus yoğunluğu ve kapladığı yüz ölçümü bakımından küçük bir Körfez ülkesi olmasına rağmen Körfez literatüründe Katar, 'Küçük Devlet, Büyük Siyaset' olarak ele alınmaktadır. Durum böyle olunca bölgesel etkisinin yanı sıra Katar krizi küresel gündem haline geldi ve ülke liderlerinden krizi sakinleştirici mesajlar gelmeye başladı.” değerlendirmesinde bulundu.

Akkaş, Katar’ın kişi başı milli gelir dağılımı bakımından dünyanın en zengin ülkesi olmasının yanı sıra mevcut fonlarıyla küresel finansal sistemin önemli bir aktörü olduğunu vurgulayarak, özellikle 350 milyar dolar büyüklükle dünyanın 9. büyük varlık fonuna sahip olan Katar’ın dünya genelinde gayrimenkul sektöründen, bankacılık sektörüne, otomotiv sektöründen, teknoloji sektörüne birçok alanda yatırımlar yaptığını anlattı.



Krizin piyasalara etkisinin olumsuz olduğunu belirten Akkaş, Katar Borsasının son yılların en etkili düşüşünü yaşadığını dile getirdi. Akkaş, bölgesel ekonomide ise ticari sıkıntılara neden olacak krizin en büyük etkilerinden birinin ülkenin tamamen dışa bağımlı olduğu gıda sektörüne gözlemleneceğini aktardı.

"KATAR İHTİYAÇLARINI TÜRKİYE'DEN TEMİN EDECEKTİR"

Akkaş, Türkiye'nin Katar'a yaptığı ihracat bakımından avantajlı konumda olduğunun altını çizerek, "Katar'a komşularından uygulanan yasaklar neticesinde, Katar ihtiyaç duyduğu ürünleri Türkiye gibi dost ülkelerden temin edecektir. Bu durumda, gelecek dönemlerde Türkiye'nin Katar'a yapmış olduğu ihracatta bir artış söz konusu olabilir. Tabii ki Türkiye'nin Katar'a olan ihracatını artırması için ulaşım sorununu da çözmesi gerekmektedir." dedi.

Katar'da yatırım yapan Türk firmaları açısından ise istihdam, tedarik ve finansal sistem olarak üç ana unsurda değerlendirme yapmanın yerinde olacağını ifade eden Akkaş, krizin başlamasıyla Katar'da bulunan büyük inşaat firmalarının hisselerinde de düşüşler yaşandığını kaydetti.

Akkaş, hisselerdeki düşüşün en hızlı görünen finansal etki olduğunu belirterek, "Ürün tedariki bağlamında ise yaptırımların başlamasıyla inşaat firmalarının Arabistan üzerinden temin ettiği malzemeleri gümrükten geçiremeyişi ciddi bir maliyet olacak ve inşaatlarda aksamalara neden olması muhtemeldir. İstihdam bağlamında ise olası bir ödeme sıkıntısında işten çıkarımlar söz konusu olacak ve ihaleleri alan Türk firmaları verilen taahhüdü yerine getirmekte zorluk çekmeleri muhtemeldir." diye konuştu.

Krizin Katar'da yatırım yapan büyük Türk firmaları açısından finansal piyasalar, tedarik ve istihdam bağlamında sıkıntılı günlerin habercisi olduğunu ifade eden Akkaş, "Katar kriziyle ekonomik sarsıntıların tartışılmaya başlandığı günümüzde, Türkiye'nin Katar'a olan ihracatında bir artış beklenirken, ithalatında maliyet artışının olacağını söylemek mümkündür. Bu durumda, Türkiye'nin Katar'a yapacağı ihracatın artması, gıda ürünleri bakımından tamamen Suudi Arabistan'a bağımlılığı olan Katar'ı, bu sıkıntılı süreçte rahatlatacaktır. Ayrıca Türkiye açısından ise daha önce Katar'a ihraç edilmeyen ihracat kalemleri gündeme gelecektir." yorumunu yaptı.

"TÜRKİYE'DEKİ KATAR YATIRIMLARININ ZARAR GÖRECEĞİNİ DÜŞÜNMÜYORUM"

Bilge Adamlar Stratejik Araştırmalar Merkezi (BİLGESAM) Ortadoğu Araştırmaları Uzmanı Ali Semin, söz konusu kararın tamamen Arap dünyasıyla ilgili olduğunu söyledi.

Katar’ın Suudi Arabistan’ın etkisi altında olmayan bir ülke olduğu için böyle bir karar alındığının altını çizen Semin, “Ben bunun Katar’ı bir izole politikasından ziyade bölgesel bir tasfiye olarak düşünüyorum. Arap Baharı'nın etkisinden sonra Arap dünyasında bir tasfiye başladı diye düşünüyorum.” diye konuştu.

Semin, Katar’ın Türkiye ekonomik açıdan iyi ilişkileri olduğunu anlatarak, şöyle devam etti:

“Türkiye’nin ekonomik açıdan Suudi Arabistan'la da çok iyi ilişkileri var. Belki ekonomik anlamda bazı düşüş veya yükselişler gibi dengesizlikler olabilir ama Katar’ın Suudi Arabistan ile diplomatik ilişkilerinin kesilmesi ülkenin bütün gücünün elinden alınması anlamına da gelmiyor. O yüzden Türkiye’yi çok fazla etkileyeceğini düşünmüyorum. Ancak Katar’ın iç politikasını etkileyecek. Katar Borsası önemli oranda düşüş gösterdi, ilk defa bu kadar yüksek oranda düşüş yaşıyor. Neye yaradı? OPEC’teki petrol fiyatlarına. Ekonomiye etkisi olduğunu görüyoruz, özellikle enerjiye etkisi olduğunu görüyoruz. Bence Amerika bu işten çok rahatsız olmayacak çünkü Katar’ın bazı dengeleri var bölgede. İran önemli, Rusya ile ilişkileri onun için burada tamamen bu bir Arap dünyası hesaplaşmasıdır.”

Semin, Katar’ın Türkiye’de daha çok gayrimenkul sektöründe yatırım olduğunu hatırlatarak, “Katar’da yatırım yapan Türk inşaat firmaları var biliyorsunuz. Ülkede yatırım yapan Türk firmaları zarar görür ama buradaki yatırımlar çok fazla zarar göreceğini düşünmüyorum.” değerlendirmesinde bulundu.

"ANKARA İYİ BİR DENGELEME POLİTİKASIYLA BU ÇATIŞMADAN ZARAR GÖRMEZ"

İstanbul Medeniyet Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Özden Zeynep Oktav da Katar ile Suudi Arabistan arasındaki iplerin uzun zamandır gerildiğini belirterek, en önemli nedeninin İran ile Katar'ın geçmişten beri geliştirdiği Körfez İşbirliği Konseyinden bağımsız ilişkiler olduğunu söyledi.

Oktav, söz konusu ilişkilerin daha çok ticari boyutta olduğunu ve Katar'ın İran'ı diğerleri gibi düşmanlaştırmak istememesinden kaynakladığını ifade ederek, şunları kaydetti:

"Diplomatik ilişkilerini kesme kararı Trump'ın ziyareti sonrası çıkmıştır. Zira Arap Baharı'nın etkilerinden kendini korumak isteyen Suudiler uzun zamandır politikalarını Washington ile iyi ilişkiler geliştirmek üzerine ve İsrail ile uyumlu bir dış politika üzerine kurmuşlardır. Suudi Arabistan İhvan hareketine oldum olası karşıdır ve kendilerine karşı bir hareket olarak algılamaktadırlar. Bu açıdan Katar ile ilişkileri olumsuz seyrediyordu. Bana kalırsa Ankara iyi bir dengeleme politikasıyla bu çatışmadan zarar görmez hatta bölgede manevra kabiliyeti artar diye düşünüyorum."

"TÜRKİYE'NİN İRAN'A BAĞIMLILIĞI ARTABİLİR"

İstanbul Şehir Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Öğretim Üyesi Muzaffer Şener de Türkiye’nin Rusya’yla kriz yaşadığında doğalgaz anlaşması imzaladığı en önemli ülkelerden biri olduğunu hatırlatarak, Türkiye’nin lojistik olarak sıkıntı yaşayabileceğini dile getirdi.

Şener, “Türkiye için asıl önemli olan şey buradan oraya göndereceğimiz mallarla ilgili bir sıkıntı olacağıdır. Katar'ın zaten parası Avrupa bankalarının üzerinden aktığı orada sorun olmaz. Bizim için önemli olan bizim buradan oraya yapacağımız sevkiyat, ihracatla ilgili sıkıntı. Irak güvensiz bir bölge olduğu için Türk tırlarının buradan gitmesi konusunda sıkıntı var. Bu sıkıntılı süreç uzun sürerse Türkiye’nin İran’a bağımlılığı daha da artacak. Daha çok Katarla değil de diğer yani Katar'a ambargo koyan ilişkilerimizi olumsuz etkileyecektir.” ifadelerini kullandı.

Katar’ın bütün Arap dünyasını etkileme kapasitesine sahip Al Jazeera gibi bir TV kanalına sahip olduğunu belirten Şener, “Bu Katar’ın en önemli gücü. Petrolden de daha önemli bir kazançtır bu bence. Dünya siyasetinin gündeme oturmasını sağlayansa Al Jazeera yoluyla bütün Arap dünyasındaki değişimin öncüsü ve tetikleyici olması. Diktatörlerin, kralların karşısında halkın taleplerini açık bir şekilde dile getirmiş olması hedef tahtasına oturtturdu. Asıl mesela bence medyanın gücü.” değerlendirmesinde bulundu.

Katar’ın Türkiye açısından önemli olduğunu anlatan Şener, şunları dile getirdi:

“Aşırı abartılmış söylemlerden uzak durulması gerekiyor. Nötr kalamayız ama dürüst arabulucu olabiliriz. Bütün taraflarla konuşabilecek kanallarımız var. Burada en önemli şey Suudi Arabistan. Bu ülkeyle olan ilişkilerimiz iyi. Birleşik Arap Emirliklerinin ikna edilmesi lazım. Türkiye olarak Suudi Arabistan ve Mısır’la olan ilişkilerimizi rayına koyup “honest broker- dürüst arabulucu” olmamız gerekir. Şu an elimizde böyle bir şans var. Arap Baharı sürecinde kaybetmiş olduğumuz uluslararası prestiji “honest broker”lık rolüyle kazanabiliriz tekrar diye düşünüyorum.”

350 MİLYAR DOLARLIK FON

Katar Yatırım Otoritesinin (QIA) yönettiği ve büyüklüğü 350 milyar doları (1 trilyon 236 milyar lira) bulan fon, dünyanın dört bir yanında önemli yatırımlara imza atıyor. Fonun büyüklüğü, Borsa İstanbul'daki şirketlerin toplam piyasa değerlerinin yaklaşık iki katına denk geliyor. Fon Katar'da birçok şirketin tamamen sahibi ya da ortağı konumunda bulunuyor.

Fonun, Rus petrol şirketi Rosneft’de, Hollanda’nın devi Royal Dutch Shell’de, Fransız petrol devi Total’de, İngiliz bankası Barclays’de, İsviçre bankası Credit Suisse’de, Çin’in tarım bankasında, Alman şirketleri Volkswagen ve Siemens’de, dünya mücevher devi Tiffany&Co’de, Heatrow havalimanın da yatırımları bulunuyor.

SATIN ALMADA EN GÜÇLÜ KATARLI

Katar, gaz ve petrol fiyatları düşük seyretmesine rağmen satın alma gücü paritesine (SGP) göre geçen yıl kişi başına milli gelirde 129 bin 726 dolarla bu alandaki liderliğini korudu.

Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası (WB) verilerine göre dünyanın üçüncü büyük gaz rezervine sahip ülkesi olan ve yaklaşık 2 milyon 200 bin nüfusu bulunan Katar'ın, 2015'te 132 bin 870 dolar olan SGP'ye göre milli geliri, geçen yıl 3 bin 144 dolar azalarak 129 bin 726 dolara düştü. SGP'ye göre milli gelirinin düşmesine rağmen Katar, zirvedeki yerini bırakmadı.

TÜRKİYE'NİN İHRACATI 440 MİLYON DOLAR

Türkiye’nin Katar'a ihracatı geçen yıl yaklaşık 440 milyon dolar oldu. İhracatın çoğunluğu, gemiler, yatlar, elektrik elektronik ürünleri, makineler ve mobilyalardan oluşuyor.

Türkiye'nin Katar'dan 2016'da yaptığı 271 milyon dolarlık ithalatı ise büyük ölçüde petrol ve türevleri, alüminyum ve plastik ürünleri oluşturuyor. Söz konusu ülkeyle toplam dış ticaret hacminin iki katına çıkarılması için çalışmalar yapılıyor.

KATAR'DA 200 PROJEYE 200 MİLYAR DOLAR HARCANACAK

Petrol ve doğal gaz üretimi ve rezervleri nedeniyle satın alma gücü paritesine göre kişi başına milli geliri yaklaşık 130 bin dolar olan Katar'da yabancı yatırımcı için potansiyel arz eden en önemli sektör müteahhitlik.

Katar’da gelecek dönemde hayata geçirilmesi planlanan 200 kadar projenin toplam tutarı yaklaşık 200 milyar dolar. Bu tutarın yaklaşık yüzde 43’ünün altyapı için harcanması beklenirken kalanı sağlık ve eğitim sektörleri için kullanılacak.

Ayrıca ülke, 2022 FIFA Dünya Kupasına ev sahipliği yapacağından orta ve büyük ölçekli dokuz yeni stadyum yapacak. İnşaat sektöründe faaliyet gösteren Türk firmalarının en önemli rakipleri ise İtalya, Almanya, İngiltere ve Çin menşeli şirketler.

"BİZ İŞİMİZE BAKIYORUZ"

Katar Türk müteahhitleri açısından proje çokluğu bakımından önemli bir pazar olarak dikkati çekiyor. Müteahhitler ülkede toplamda 15 milyar dolarlık iş yapıyor.

Doha metrosunun yapımını yabancı ortaklarıyla üstlenen Yapı Merkezi İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Başar Arıoğlu, Türk müteahhitlik firmalarının Katar’da önemli işlere imza attıklarını hatırlatarak, “Şu anda bu son krizin etkilerinin neler olacağı konusunda bir fikrimiz yok. Aldığımız bilgilere göre Katar’da herkes sakin gözüküyor. Biz işimize bakıyoruz.” dedi.