AK Parti Sözcüsü Çelik: Montrö net bir şekilde uygulanacak

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Rusya-Ukrayna savaşına ilişkin, "Gelinen noktada dünya düzeninin dikişlerine, uluslararası hukuka, sisteme jilet atan, dikişleri paramparça etmeye dönük bir tablo söz konusu." dedi.

Çelik, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın partisinin genel merkezinde milletvekilleri ile bir araya geldiği toplantının ardından açıklamalarda bulundu. Erdoğan başkanlığındaki toplantıya 50 milletvekilinin katıldığını belirten Çelik, bundan önce üç toplantı yapıldığını, dördüncü ve beşinci toplantılarla seriyi tamamlayacaklarını bildirdi.

Yakın bölgedeki savaş ve savaşın doğurduğu gündemlerin toplantıda ele alındığını, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Türkiye'nin bu konudaki pozisyonunu açıkladığını anlatan Çelik, milletvekillerinin de iç ve dış politikaya ilişkin değerlendirmelerini güçlü bir şekilde yaptıklarını söyledi.

Çelik, Erdoğan'ın 2023'te, zamanında yapılacak seçimlere ilişkin milletvekillerine talimatlar verdiğini ifade etti.

"Haksız girişimlere sonuna kadar karşıyız"

Erdoğan'ın Rusya-Ukrayna savaşına ilişkin yoğun bir mesaisinin olduğuna işaret eden Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Cumhurbaşkanı'mız ateşkesin sağlanması ve barışın korunması için muhataplarıyla görüşmeye devam ediyor. Bugün de görüşmeleri olacak. Gelinen noktada dünya düzeninin dikişlerine, uluslararası hukuka, sisteme jilet atan, dikişleri paramparça etmeye dönük bir tablo söz konusu. Geçmişteki tarihsel iddialar dile getirilerek bir ülkenin diğer ülkeyi işgal etmesi gibi bir tablo ortaya çıkarsa o zaman herkesin dünyanın tamamıyla, yakın bölgesiyle ilgili tarihsel iddiaları var. O zaman hiçbir şekilde insanlığın dünyada barış içinde yaşadığı, herhangi bir şekilde uluslararası ilişkilerin söz konusu olabildiği bir dünya olmaz. Siyasi anlayışımız açısından nasıl ki darbelere karşıysak aynı şekilde işgal ve savaş gibi haksız girişimlere de sonuna kadar karşıyız. Tarafımız prensiplere dayanmaktadır. Ukrayna'nın saldırıya uğramasını haksız ve hukuksuz bulduğumuzu, egemen bir devlet olarak Ukrayna'nın egemenliğinin, topraklarının, siyasi bütünlüğünün hedef alınmasının yanlış olduğunu söylüyoruz."

Çelik, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın savaş sırasında ortaya koyduğu yoğun diploması trafiğinin, Ukrayna ve Rusya ile ilişkilerinin Türkiye'nin diplomatik açıdan anahtar bir ülke olduğunun altını bir kez daha çizdiğini ifade etti.

"Türkiye'nin anahtar ülke olma konumunun daha da öne çıkacağı açıktır"

Erdoğan'ın muhataplarının, telefon görüşmelerinde, Türkiye'nin bütün taraflarla konuşabilen son derece müstesna bir pozisyonunun olduğunu dile getirdiklerini anlatan Çelik, şunları söyledi:

"Müttefiklerimiz, Cumhurbaşkanı'mızın inşa ettiği bu pozisyona yeterli destek vermemenin maliyetiyle karşı karşıya kalıyorlar. Müthiş bir akıl tutulması yaşanıyor. Türkiye'nin batı perspektifine ve doğu birikimine sahip bir ülke olmasının bu biricik hali son derece iyi değerlendirilmelidir. Biz hem batı hem de doğu ile konuşabilen bir ülkeyiz. Etrafımızda krizin hiç eksik olduğu bir dönem olmamıştır. Bu sebeple krizlerle yaşamaya, çatışmaları yönetmeye son derece hazırlıklı, deneyimli bir ülkeyiz. Bundan sonrasında Türkiye'nin bu birikiminin ve anahtar ülke olma konumunun daha da öne çıkacağı açıktır."

Rusya ve Ukrayna'nın müzakere masasına oturulduğunda önce bir ortak zemin üzerinden konuşmaya çalışılmasının faydalı olacağına dikkati çeken Çelik, "Bir ülkenin işgal edilmesi karşısında oluşan tepki yine Rus halkına da zarar verecektir. Rus halkına zarar vermesini istemiyoruz. Ukrayna'da insanlar ölüyor. Bu tabloya herhangi bir şekilde göz yumulması, buna katlanılması hiçbir şekilde mümkün değildir. Cumhurbaşkanı'mızın diplomatik girişimleri güçlü bir şekilde barış masasının sağlamlaştırılması ve ateşkesin sağlanması yönündedir." diye konuştu.

Rusya'ya yönelik yaptırımlar

Çelik, yaptırımlar söz konusu olduğunda Türkiye'nin prensip olarak her zaman Birleşmiş Milletler yaptırımlarına katıldığını söyledi.

Her ülkenin yaptırımlarından etkilenme pozisyonun farklı olduğunu vurgulayan Çelik, "Türkiye, yaptırımları kendi durumu açısından değerlendirecektir." ifadesini kullandı.

Avrupa'nın savaştan kaçan Ukraynalıları kabul etmesini takdirle karşıladıklarını ve bu pozisyonunu sürdürmesi gerektiğini dile getiren Çelik, "Ama unutmamak gerekir ki insan hakları bir bütündür, bir pastanın dilimleri gibi birbirinden ayrılamaz." diye konuştu. Çelik, Yunanistan'ın Suriyelileri ölüme terk eden, botlarını şişleyen, üzerlerine ateş eden, onlara işkence eden yaklaşımlarının aynı şekilde devam ettiğini belirterek, "Bir yandan bu şekilde taktir ettiğimiz bir insan hakları tablosu çıkarken öbür taraftan maalesef insan haklarını ihlal eden Yunanistan'ın faaliyetlerine eş zamanlı halen devam etmesi de son derece utanç verici bir durumdur." değerlendirmesinde bulundu.

Batılı bazı gazetecilerin yaşananları "sarışın ve mavi gözlü Avrupalılar ölüyor" ifadeleriyle ırkçılık temelinde ortaya koymasını da son derece utanç verici olarak niteleyen Çelik, "İnsan olmanın sarışın, mavi gözlü, siyah tenli ya da başka bir şekilde alt kriterleri koyulamaz. Bunların hepsi utanç verici yaklaşımlardır." dedi.

Çelik, bazı marjinal kesimlerin kadınlar üzerinden Ukraynalı göçmenler, Suriyeli göçmenler mukayesesi yapmasını da eleştirerek bu ahlaksız yaklaşımların mahkum edilmesi gerektiğini söyledi.

Ukrayna'nın ülkesini korurken müzakere masasına oturmasını da son derece kıymetli bulduklarını ifade eden Çelik, "Rusya'nın da bu müzakere masasına bir oyalanma olarak değil, gerçek bir çözüm üretecek mekanizma olarak aynı değeri vereceğini umuyoruz." şeklinde konuştu.

"Tahliye çalışmaları güçlü şekilde devam ediyor"

Türk vatandaşlarının tahliyesi konusuna değinen Çelik, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Vatandaşlarımızın tahliyesiyle ilgili çalışmalar güçlü bir şekilde devam ediyor. Biliyorsunuz oradan tren kaldırılıyor. Geçen toplantıda söylemiştim, kara, hava, ikmal yolları kapalıydı, vatandaşlarımızın güvenliği açısından bu yolların açılması, sokağa çıkmayla ilgili güvenliğin sağlanması gerekiyordu. Maalesef bunu bile istismar eden bir parti çıktı. Bir video yayınlayarak, güya Libya'daki tahliye operasyonunu 1 kişi yapmış gibisinden bütün kurumların haklarını gasp ederek, bununla bunu mukayese ettiler. Halbuki her zaman olduğu gibi esas olan tahliye sırasındaki vatandaşlarımızın güvenliğinin sağlanması ve güvenli yollardan, müzakere edilmiş yollardan çıkmasının sağlanmasıdır. Nihayetinde burada bir savaş durumu vardır. Nitekim kara yoluyla tahliye imkanı söz konusu olduğunda vatandaşlarımızın hem otobüslerle hem trenlerle Polonya ve Romanya'ya taşınması işlemleri gerçekleştiriliyor. Tabii ki büyük zorluklar, büyük bir hassasiyetle yürütülüyor. Devletin bütün kurumları senkronizasyon içerisinde 24 saat esasına göre çalışarak bunları yapıyorlar. Kuzeydeki illerde oturan, kuzey bölgesindeki yerlerde oturan vatandaşlarımızın da Rusya'yla müzakere ederek Rusya üzerinden bir havaalanına ulaşıp ülkemize getirilmesiyle ilgili müzakere de devam ediyor."

"Montrö net bir şekilde uygulanacaktır"

Montrö sözleşmesinin nasıl uygulanacağına ilişkin tartışmalarla ilgili de konuşan Çelik, şunları kaydetti:

"Biliyorsunuz Rusya tarafı bu başlattığı işgalin bir savaş olmadığını, başka bir şekilde tanımlanması gerektiğini ifade etmişti. Türkiye Cumhuriyeti kurumları bunu bir savaş olarak tanımladılar, hukuk açısından da savaş olduğu netleştirildi. Dolayısıyla burada iki tane konu var, birincisi Montrö'nün objektif hükümleri savaş durumunda neyi içeriyorsa net bir şekilde uygulanacaktır. Şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da uygulanacaktır. Türkiye'nin takdirine bağlanmış konular varsa, yani objektif hükümler dışında Türkiye'nin takdirine bırakılmış bir konuyla karşılaşıldığında ise Türkiye hiçbir şekilde savaşı derinleştirecek, savaşı yoğunlaştıracak bir tutum içerisine girmeyecektir."

Bu konularda provokatif bir tutum içerisine girilmemesi, yalan haber yayılmaması konularına dikkat edilmesi gerektiğini vurgulayan Çelik, muhalefetin "vatandaşlara haber verilmediği, krizin öngörülmediği" iddialarının gerçeği yansıtmadığını, yapılan uyarıların Dışişleri Bakanlığının sitesinde yer aldığını, bütün ülkeler gibi Türkiye'nin de gerekli uyarıları yaptığını anlattı.

"Vatandaşlarımızın yalnız bırakılması gibi bir durum söz konusu değil"

Çelik, "Herhangi bir şekilde vatandaşlarımızın yalnız bırakılması gibi bir durum söz konusu değildir. Kurumlarımız en başından itibaren bu konularla ilgili olarak bu çalışmaları yapmıştır." dedi.

Ukrayna'daki şartlar itibarıyla açık kaynaklardan vatandaşlara bilgi verildiğini aktaran Çelik, "Vatandaşlarımızın orada büyükelçilerimizin açıklamalarını birebir takip ederek bunun üzerinden hareketlerini belirlemeleri, çeşitli yolculuklarını bu uyarılara göre yapmaları her zaman daha doğru olacaktır. Vatandaşlarımızın güvenliği esastır. Halen de bu tahliye ile ilgili çeşitli senaryolar, operasyonlar kalan vatandaşlarımızın tahliyesi açısından tartışılmaktadır. Biz bu konuyu yakın bir şekilde takip ediyoruz." diye konuştu.

Çelik bütün gelişmeleri değerlendirdiklerini, burada kamuoyunun da doğru bilgilendirilmesi açısından üzerlerine düşeni yapmayı sürdüreceklerini de belirterek, dünyanın çeşitli yerlerinde muhatap oldukları partilere de Türkiye'nin pozisyonunu anlatmak bakımından yoğun bir çaba içerisinde olduklarını söyledi.

Avrupa Birliği (AB) ile müzakere sürecinde pozitif gündem oluşturulabilmesi için hem AB'nin hem de Türkiye'nin atacağı adımlara ilişkin soru üzerine Çelik, Türkiye'nin tarihi boyunca Karadeniz, Akdeniz, Orta Doğu, Batı boyutunun yanı sıra bir yönüyle de güçlü bir Avrupa devleti olduğunu vurguladı.

AB'deki muhatapların bunu hakkıyla değerlendiremediğini, yerli yerine oturtamadığını defalarca dile getirdiklerini anımsatan Çelik, gönderilecek yardımlar üzerinden konuşulan mülteciler konusundaki anlaşmanın Gümrük Birliğinin güncellenmesi, fasılların açılması, üst düzey istişarelerin yapılması gibi çok geniş unsurları da içerdiğine dikkati çekti.

"Avrupa Birliği, bir mahalle dayanışmasına dönüştü"

Çelik, anlaşmanın maddi yardım iletilmesi maddesine uyulmadığı gibi diğer maddelerin de tümüyle gündemden çıkarıldığını belirterek "Sonuçta ne oldu? Avrupa Birliği, bir mahalle dayanışmasına dönüştü. Bir mahalle dayanışmasından ibaret kalmaya başladı." dedi.

Sınır sorunu olan bir ülkenin, Güney Kıbrıs Rum kesiminin Avrupa Birliği'ne alınması gibi bir ihlalin başka alanlarda da gerçekleştirildiğini vurgulayan Çelik, Türkiye'nin halihazırda üye ülkelerin birçoğundan daha fazla AB üyesi olma kriterlerini karşıladığını belirtti.

"Türkiye ile fasıl açmayı bile bir müzakere konusu yapıyorlar"

AK Parti Sözcüsü Çelik, Türkiye'ye dönük eklenen bazı fasılların bulunduğuna ve Türkiye'nin bunların hepsini de yerine getirebileceğine dikkati çekerek "Enteresan bir şey yapıyorlar, Avrupa Birliği'nin temel genişleme mekanizmasını bozdular. Bir ülkeyle bir sorun yaşıyorsanız o ülkeyle oturup bunu ilgili fasıl üzerinden tartışırsınız. Yani fasıl açarsınız ve daha sonra anlaşırsanız faslı kapatırsınız, anlaşamazsanız kapatmazsınız. Şimdi Türkiye ile fasıl açmayı bile bir müzakere konusu yapıyorlar." diye konuştu.

"Türkiye, Avrupa'nın gücünü gerçek yörüngesine oturtacak büyük bir güçtür"

Burada siyasi bir ön yargının söz konusu olduğunu vurgulayan Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Türkiye ile faslı açtıkları zaman o faslın gereklerini yerine getirmesinden çekiniyorlar. Çünkü o zaman faslı kapatıp başka bir fasıla geçecek, bütün fasıllar kapandığında da üyelik süreci açısından bir engel kalmayacak. Bugün hangi kriteri getirirlerse getirsinler Türkiye bunların hepsini birkaç ay içerisinde hemen yerine getirebilecek durumdadır. Ama faslı açmayarak bunu gerçekleştirmiyorsunuz. İkincisi, Avrupa Birliği'nin herhangi bir şekilde küresel güç, hatta bir bölgesel güç olma iddiası açısından bile Türkiye'ye ihtiyacı vardır. Türkiye Avrupa Birliği'ne yük olacak bir ülke değil, Avrupa'nın gücünü gerçek yörüngesine oturtacak büyük bir güçtür."

"Esas olan Türkiye'nin Avrupa Birliği'nin üyesi yapılmasıdır"

AB'nin genişleme sürecini fiilen kapatıp sadece Doğu Balkanlar'daki bazı ülkelerle süreci ilerlettiğini anımsatan Çelik, ardından da Türkiye'yi tamamen dışlayan, üst düzey müzakereleri bile ortadan kaldıran bir noktaya geldiklerini ifade etti.

"Şimdi baksınlar bakalım, Türkiye olmasa Karadeniz'den ve bu bölgeden Avrupa'nın güvenliği nasıl sağlanacak?" diyen Çelik, bu durumun göç meselesinde de görüldüğünü, Türkiye'nin yürüttüğü insani politikanın Avrupa demokrasilerinin tamamen aşırıların eline geçme tehlikesini de engellediğini söyledi.

AK Parti Sözcüsü Çelik, "Dolayısıyla Türkiye, uyguladığı politikalarla Avrupa demokrasilerini kurtarmıştır. Avrupa'nın hem güvenliği açısından hem demokrasilerinin geleceği açısından Türkiye'ye borcu ve ihtiyacı vardır. Gelinen nokta da tabii ki Ukrayna'nın AB üyeliğine pozitif yaklaşmalarını değerli ve önemli buluyoruz ama burada esas olan Türkiye'nin Avrupa Birliği'nin üyesi yapılmasıdır. Güçlü bir Avrupa devleti olan Türkiye'nin Avrupa Birliği içerisinde doğru konuma yerleştirilmesidir." ifadesini kullandı.

AB'nin Türkiye'nin üyelik sürecine ilişkin çeşitli zamanlarda kapalı kapılar ardında dini sebepler, nüfusun büyüklüğü, coğrafi konum gibi konuları öne sürdüğünü ama bunların hepsinin bahane olduğunun görüldüğünü dile getiren Çelik, AB'nin uzun zamandır Doğu Balkanlardaki Avrupa ülkelerinin Avrupa'nın genel entegrasyonunun dışına çıktığı gibi bir kaygıyla uğraştığını anlattı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Doğu Balkanları ziyaret ettiğinde "Türkiye'nin burada ne işi var?" gibi yorumların yapıldığını da anımsatan Çelik, şunları kaydetti:

"Bugün için Avrupa Birliği ve Türkiye arasındaki ilişki, stratejik ilişkinin çok ötesinde Avrupa Birliği açısından hayati bir ilişki haline gelmiştir. Dolayısıyla bunun doğru bir şekilde değerlendirilmesinin zamanı gelmiştir. Burada da Türkiye kimseden bir ayrıcalık beklemiyor. Yani Türkiye'nin 'Şu ilkeleri yerine getirmeden bizi Avrupa Birliği'ne alın.' dediği yok. Son derece büyük bir öz güvenle bir meydan okumayla 'Bu fasılları açın, tartışalım, fasılların gereklerini yerine getirelim ve herhangi bir ön yargı, çifte standart olmadan mekanizma işlesin.' diyor Türkiye."

"Türkiye'siz NATO olmaz"

Rusya-Ukrayna Savaşı'nın 7. gününe girdiği anımsatılarak Türkiye-NATO ilişkileriyle ilgili değerlendirmesi sorulan Çelik, birkaç yıl önce Fransa'nın başta olduğu bazı ülkelerin hadleri olmadan Türkiye'nin NATO üyeliğini tartışmaya açtığını söyledi.

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, "Bugün, bir kez daha görülmüştür ki Türkiye'siz NATO olmaz. Türkiye ayrıca NATO'nun sıradan bir üye ülkesi değildir. Kilit ülkelerinden bir tanesidir. NATO güvenlik konseptine bakın işin içinden Türkiye'yi çıkardığınız zaman bütün NATO güvenlik mimarisi çöker. Türkiye de şimdiye kadar NATO güvenlik mimarisi içerisinde yüksek performansla disiplinle ve gerçek bir zamanlamayla görevlerini yerine getirmiş bir ülkedir. Dolayısıyla bütün bu ortak ittifaka, ortak değerler temelinde büyük bir katkı vermiştir." değerlendirmesinde bulundu.

Türkiye'ye uygulanan silah ambargosu

Çelik, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un iki yıl önce "NATO'nun beyin ölümü gerçekleşti." dediğini ama şimdi NATO'nun doğu kanadının güçlendirilmesi için Fransa'nın üzerine düşeceğini yapacağı yönünde açıklamalarda bulunduğunu anımsatarak şöyle konuştu:

"Yani gerçeklerle tanışmanız için illa ağır insani bir kriz mi ortaya çıkması gerekiyor? Türkiye NATO içerisinde ne doğu ne güneydoğu kanadına ne de herhangi bir şekilde sıradan bir alana yerleştirilmeyecek kadar büyük bir kapasiteye sahiptir. Bunu NATO müttefiklerimizin iyi değerlendirmesi lazım.

İkinci husus halen bazı NATO müttefiklerimiz, bir NATO müttefiki olan ve ortak güvenliğin en büyük mimarlarından Türkiye'ye karşı silah ambargosu uyguluyorlar. Uçaklarımızı, istediğimiz bazı malzemelerimizi, bazı ham maddeleri vermiyorlar. Herhangi bir şekilde NATO'nun üyesi bir ülkenin meşru, parası ödenmiş, ihtiyaçlarını karşılamamanız Türkiye'ye zarar vermiyor, NATO'nun ortak güvenlik mimarisine zarar veriyor."

NATO'nun kriz çıktıktan sonra Ukrayna'ya bu destekleri verdiğine ve bunların egemen bir ülkenin korunması açısından gerekli olduğuna dikkati çeken Çelik, herhangi bir kriz çıktığında ülkelerin "Türkiye ne yapacak, nasıl pozisyon alacak" diye sorduğuna işaret etti.

"Türkiye'ye uygulanan tek bir çivi ambargosu bile NATO'nun ortak güvenlik mimarisine zarar verir"

AK Parti Sözcüsü Çelik, şöyle devam etti:

"Müttefiklerimiz de neyi soruyorlar şimdi; Montrö'yü nasıl uygulayacaksınız, yaptırımlar konusundaki pozisyonunuz ne olacak, Rusya-Ukrayna geriliminde tam olarak nerede duruyorsunuz? Bunları niye soruyorsunuz, Türkiye'nin pozisyonunun sonucu belirleyici ve oyun değiştirici olduğunu bildiğiniz için soruyorsunuz. Bu kadar kritik, anahtar bir ülkenin ihtiyaçları açısından uyguladığınız ambargoysa kendi kendinizle yüzleşmeniz gereken bir çelişki olarak ortaya çıkıyor.

Dolayısıyla bugün NATO ittifakının güçlenmesinden, yeniden entegre olmasından bahsedilirken 'NATO'nun beyin ölümü gerçekleşti.' diyenler, NATO'nun doğu kanadının güçlenmesine en büyük desteği yapacağız derken şunu unutmasınlar, Türkiye'ye uygulanan her bir silah ambargosu, geçtim silah ambargosunu tek bir çivi ambargosu bile hem NATO'nun ortak güvenlik mimarisine hem de bunu yapan ülkelerin kendi güvenliğine zarar verir. Türkiye kendi göbeğini kendi kesmeye alışmıştır. NATO müttefiki ülkelerin, bu ambargoyu uygulayanların kendi çelişkisi ve sorunudur bu ambargolar. Bu çelişkiyi gidermeleri gerekir."

"Karşımızdaki ülkelerden duymadığımız şeyleri duyuyoruz"

Rusya-Ukrayna Savaşı'nda Türkiye'nin ara buluculuk yapıp yapmayacağının sorulması üzerine Çelik, "Türkiye'nin müzakereler ve ara buluculuk açısından pozisyonu nettir. Hazırlıklarımız tam olarak yapılmıştır. Barışa katkı vermeye bütün kurumlarımız hazır." dedi.

Çelik, Ukrayna etkisi olan çeşitli ülkelere ara buluculuk için mesaj gönderdiğini, Türkiye'nin birikiminin barış için önemli rol oynayacağını vurguladı.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Rusya-Ukrayna savaşının ardından güvenlik zirvesinin toplanmasını eleştirdiğinin hatırlatılması üzerine Çelik, kriz dönemlerinde kendisi için en büyük eziyetin CHP hakkında konuşmak olduğunu söyledi.

Çeşitli krizlerde bazı eski CHP Genel Başkanlarının katkılar sağlayan siyasi pozisyonlar ürettiğini ifade eden Çelik, "Şimdi ise karşımızdaki ülkelerden duymadığımız şeyleri buradan duyuyoruz." değerlendirmesinde bulundu. Ömer Çelik, CHP'nin öneriler ve analizler yerine kendi hükümetini ve Türkiye'nin politikaları karşısına alan şeyler söylediğini dile getirdi.

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun kendisiyle ilgili "Niçin devlet adına konuşuyor?" dediğini aktaran Çelik, AK Parti'nin kurumsal görüşlerini açıkladığına işaret ederek şöyle devam etti:

"CHP'den birisi 'Türkiye Cumhuriyeti Devleti Ukrayna'daki vatandaşlarını yalnız bıraktı.' dediği zaman, bunu söylediği zaman ben bunun yalan olduğunu biliyorum. Bununla ilgili bilgi, Dışişleri Bakanlığının sitesinde duruyor. Bu krizin her bir anında vatandaşlarımızla yoğun temasımız var. Hem vatandaşlarımızla hem Kırım Tatarlarıyla ilgili yapılan çalışmaları biliyorum. '24 saat esasına göre Türkiye Cumhuriyeti'nin kurumlarına, çalışanlara bu iftirayı atmayın' diyorum."

"Ben bu şekilde konuşmaya devam edeceğim, onlar da eleştirmeye devam edecekler." diyen Çelik, CHP Grup Başkanvekili'nin, Libya'da Türk askerini, Türkiye'nin çıkarlarını tehdit eden Hafter güçlerine destek veren bir açıklama yaptığını anımsattı. Çelik, "Ben de buna karşı 'Türkiye Cumhuriyeti'nin meşru çıkarlarını hedef alan bir yapıyı destekliyorsunuz, bundan uzak durmanız lazım' diyorum. Bu, devlet adına konuşmak oluyorsa tabi ki devletimi savunacağım ben, kendi devletimi hedef alan şer şebekesine karşı." ifadelerini kullandı.

Türkiye'nin, milletin tezlerini dillendirmek durumunda olduğunu, bunu da yapmaya devam edeceğini kaydeden Çelik, "Sayın Kılıçdaroğlu'nun sözcüleri niye başka devletler adına konuşuyor. Sayın Kılıçdaroğlu'nun bunu gündeme alması gerekir." şeklinde konuştu.

Çelik, problemin kendilerinin konuşma üslubunda ve duruşlarında olmadığını, CHP sözcülerinin başka devletlerin tezlerini Türkiye'nin tezlerine karşı dillendirmesi olduğuna dikkati çekti.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Milli Güvenlik Kurulu ve Cumhurbaşkanlığı Kabinesi dahil bütün devlet mekanizmalarını güçlü şekilde çalıştırdığının altını çizen Çelik, Erdoğan'ın devletin başı olarak resmi kurumların temsilcilerini, siyasetçileri, bürokratları, kriz dönemlerinde tecrübe kazananları bir masanın etrafında toplayıp kriz yönetimleriyle ilgili beyin fırtınası yaptırdığını, bunun da doğal olduğunu söyledi.

Amirallerin yayımladığı bildiriyi hatırlatan Çelik, açıklamasını şöyle sürdürdü:

"Şimdi tutmuşlar, 'Aslında biz Montrö ile ilgili hassasiyet göstermiştik, bakın Montrö ile ilgili hassasiyetimiz ortaya çıktı.' Gösterdiğiniz hassasiyetin Montrö ile ilgisi ne? İfade verenlerin bazılarının ifadeleri gazetelere yansıdı, 'Haberim yok, imzamı aldılar, imzamı koydular.' Bir gece yarısı mantığıyla, geçmişteki Türkiye'deki muhtıraları hatırlatır biçimde, buna göre kodlanmış, güdümlenmiş, planlanmış biçimde tavır ortaya koyacaksınız, bunun Montrö ile ne ilgisi var? Ayrıca Türk Silahlı Kuvvetleri, Milli Savunma Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı görevinin başında, Montrö ile ilgili bütün bilgilere hakimler. Birileri çıkıyor emekli olduğu halde Türk Silahlı Kuvvetleri adına konuşma yetkisini kendinde görerek hem Mili Savunma Bakanlığının hem Türk Silahlı Kuvvetlerinin hak ve yetkilerini gasbetmeye çalışıyor. Hala aynı şeyi dillendirmeye çalışıyorlar. Ortaya konuldu Türkiye'nin Montrö konusundaki pozisyonu. Herkes tarafından takdir ile karşılanan, kimsenin bir şey diyemeyeceği ilkesel bir pozisyon."

"Yakışıksız üslubu iade ediyorum"

Kılıçdaroğlu'nun , güvenlik zirvesine katılanlara yönelik "İşe yaramaz adamlar." dediğini aktaran Çelik, "Benim buna verebilecek son derece Adana usulü bir cevabım olur ama hem zamanı değil hem bana yakışmaz. Kendisinin yaşını dikkate alarak, kendisine yakışmadığı halde ben ona cevap vermeyeceğim. Bu yakışıksız üslubunu iade ederek onunla baş başa bırakıyorum." şeklinde konuştu.

Ömer Çelik, hangi partiden olunursa olunsun Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın dirayetle yönettiği Türkiye'yi türbülanstan, kriz ortamından, savaşın etkilerinden koruyabilecek politikalara destek verilmesi gerektiğinin altını çizdi.

"Türkiye Cumhuriyeti vatandaşına sahip çıkmadı, vatandaşlarımız uyarılmadı" gibi yalan bilgiyi yaymanın yakışmayacağını dile getiren Çelik, "Adlarımız farklı olabilir ama soyadımız Türkiye'dir." dedi.