Abdurrahman Erzurum yazdı: ''GEL BAKALIM İNCE-SEN GELME KEMAL''
Erzurum: ''Muharrem İnce de yine seçim sonrasına yatırım yapıyor. Olası bir oy artışında “Tek başıma parti desteği olmadan meydanları ateşleyip bir oy artışı sağladım. Sağdan da oy alabilecek, CHP’yi iktidara taşıyacak olan benim” mesajı verecek.''
Kılıçdaroğlu- Gel bakalım Muharrem İnce
İnce- Sen gelme Kemal
Hepimizin aklına Kemal Sunal’ın o amele pazarındaki sahnesi geldi değil mi?
-Ben?
-Yok sen değil.
-E benn
-Sen gelme ….
Kılıçdaroğlu’nun bir süre önce kendisi aday olamayarak en yakın rakibi Muharrem İnce’yi “Gel bakalım buraya Muharrem İnce” diye Cumhurbaşkanlığına aday gösterdiği sahneyi hepimiz hatırlıyoruz.
Her ne kadar CHP’liler tarafından bile nezaketsiz bir üslup olarak görülen bu çağrıya şimdi daha şiddetli bir karşılık geldi.
Neler oldu şöyle bir hatırlayalım.
Önce CHP genel merkezi Kılıçdaroğlu ve İnce’nin birlikte meydanlara ineceğini duyurdu.
Daha sonra kulislerin dili ve basındaki bazı haberlere göre İnce ve ekibi bu açıklamaya sıcak bakmadı. İnce ekibi partide ve sosyal medyada bir kampanya başlatarak bu birlikteliğe karşı çıktı.
İki taraf arasında başlayan büyük tartışma sonrasında ortak miting sayısı 10’dan 8’e sonra 4’e indirildi.
Ardından genel merkez bu 4 mitingi de iptal ederek ortak miting yapmama kararı aldı.
Bu açıklamayla tartışma sonucunda İnce ve ekibinin dediği oldu. Böylece seçimde Kılıçdaroğlu ve İnce ayrı ayrı çalışma yapıyor.
İşin buraya kadar olan kısmı büyük bir anlaşmazlık olduğunu, parti içindeki derin çatlağı gösteriyor ama asıl bomba Muharrem İnce’nin Kılıçdaroğlu’nu istemeyiş nedeni olarak iddia edilen gerekçeler bence.
Yine ayyuka çıkan ve yalanlanmayan iddialara göre İnce Kılıçdaroğlu’na “Halk seni istemiyor, gelme” mesajı göndermiş. İnce’nin bu mitinglere karşı sosyal medyada kampanya yürüten isimleri ise “Kılıçdaroğlu yenilgiyi hatırlatıyor, bu yüzden mitinglerde gözükmemeli” fikrini taşımaları ise daha vahim.
Haksız da sayılmazlar.
Kılıçdaroğlu partinin başına geldiği 2010 yılından beri 2 halk oylaması, 3 genel seçim, 2 yerel seçim ve bir cumhurbaşkanlığı seçimi kaybetti.
Daha önce başarısız bir SSK geçmişi olan Kılıçdaroğlu, Baykal’a düzenlenen bir kaset komplosu sonucunda aday olarak genel başkan olmuş ve Hindistan’ın efsane lideri Gandi’ye benzetilerek PR çalışması yapılmıştı.
Fakat gerek hakaret dolu üslubu, gafları ve lider yapısının olmayışı sonucunda halkta karşılığı olmadı.
Hepimiz hatırlarız. Kılıçdaroğlu’nun başarılı olamayacağını düşünen partililerin en büyük umudu olan Muharrem İnce bir kongrede bu gerçeği "Başkanlık sistemi gelirse Recep Tayyip Erdoğan, 6 kez yendiği bu yönetimi yeniden yenecektir. Ben bunu görüyorum. Türkiye'nin vicdanına sesleniyorum. Bir otobüse biniyorsunuz, o otobüs 6 kez yolda kaza yapmış. 7'nciye aynı firmadan bilet alır mısınız?" diyerek açıklamıştı.
Tam da İnce’nin dediği gibi olmuştu. Bu sözden sonra halk 7. kez sonra 8. kez ve hatta 9. kez de aynı firmadan bilet almadı. Bu gidişle yine bilet almayacak gibi duruyor ama 20 gün sonra göreceğiz.
Peki iktidar olmak istemiyor diye yıllarca eleştirilen CHP içinde durum değişti mi sizce?
Bence hayır. Parti içinde herkesin hesabı farklı.
Odatv yazarı Örsan K. Öymen’in 29 Ocak tarihinde son CHP Kurultayından önce “CHP Kurultayı'ndan boşuna umutlanmayın” başlıklı yazısında ağır bir şekilde dile getirdikleri tüm gerçekliğiyle ortada duruyor.
“Dünyanın her demokratik ülkesinde ve demokratik partisinde, girdiği tüm genel ve yerel seçimleri kaybeden bir ana muhalefet partisi lideri, o koltukta sekiz yıl boyunca oturamaz. Ama CHP’de her şey ters orantılıdır. Ne kadar çok seçim kaybedersen, o koltukta o kadar uzun oturursun! CHP’de demokratik ilkeler ve siyaset bilimi yasaları işlemez. Orada sadece feodalizm işler. Lider ve onun çevresine çöreklenmiş, onu kuşatma altına almış kariyerist siyasetçiler için, dava ve ideoloji diye bir şey yoktur. Onlar için sadece makam, mevkii, koltuk, milletvekili maaşı ve belediye rantları vardır. Genel Başkan ve bu siyaset kariyeri meraklısı tipler birbirlerini beslerler, birbirlerinden beslenirler.
Bunu başkası yazsa savaş çıkar. Ama durum ortada..
Muhtemel bir yenilgi sonrasında milletvekilliği ve genel başkanlık koltuğundan olmamak için aday olmayan Kılıçdaroğlu, en yakın rakibi İnce’yi aday göstererek ondan kurtulma amacı taşıyor olabilir. Aynı Baykal’ın onu, onun da Sarıgül’ü İstanbul Belediye Başkanı adayı göstermesi gibi. Sarıgül’ü görüp duyanınız var mı hiç.
Muharrem İnce’de yine seçim sonrasına yatırım yapıyor. Olası bir oy artışında “Tek başıma parti desteği olmadan meydanları ateşleyip bir oy artışı sağladım. Sağdan da oy alabilecek, CHP’yi iktidara taşıyacak olan benim” mesajı verecek. Bunun için Kılıçdaroğlu’nun fazla ortalarda gözükmesini istemiyor.
Seçim sonrası mağlubiyet durumunda 10. kez seçimi kaybeden Kılıçdaroğlu’na karşı bilmem kaçıncı olağanüstü kurultay toplanacak ve partinin yeni genel Başkanı Muharrem İnce olacak.
Diyelim olmadı. MHP’nin başına geçemeyen Akşener gibi yeni bir parti kurup şansını yine deneyecek. Partiyi bölüp yeni umut olmayı deneyecek.
Planlar çok “ince”.
Yani hedef bu. Genel Başkanlık.
Durum belli. 1946’dan beri alınan oylar ortada. Denenmedik şey kalmamış. Genel başkanlar değişmiş, partiler birleşmiş, ayrılmış. Bakılmış solun eti budu belli yetmiyor. Partinin en temel ilkesi laiklikten ödünler verilmiş. Rakip sağ ve muhafazakâr partilerin söylemleri taklit edilmiş ve hatta “Ekmeleddin vakası” gibi aday bile gösterilmiş.
Ama olmamış, olmuyor anket ve yoklamalara bakılırsa yine de olmayacak galiba.
Ama CHP yine ayakta kalacak, başarıyı genel başkan değişiminde arayacak ve bu milleti anlamaya çalışmayıp milletin tercih ettiklerini taklit edip oy almaya çalışacak.
Ne diyelim güzel bir söz var onunla kapatalım.
Mal da yalan mülk de yalan
Var biraz da sen oyalan!