Abdurrahman Erzurum yazdı: ''EN İYİ ÖĞRETMEN SEÇMENMİŞ''
Erzurum: '' Bu seçimde ilke, kural, ideoloji falan kalmadı anladık ama şu yalanı, yalanla netice almaya çalışmayı bırakmalı partilerimiz artık.''
Bu seçimin bence değerini bilenler için çok anlamlı bir güzelliği yaşanıyor şu anda.
Kazananı, kaybedeni kastetmiyorum. Allah ne yazdıysa yaşayacağız birlikte.
Benim demek istediğim bir süredir seçmenin nabzına göre hareket eden partilerin kazanmak için söylemlerini dindarlık üzerine kurmaya çalışmaları.
Şöyle bir geçmişi hatırlayalım. Seçim sloganlarını ve partilerin temalarını inceleyelim. Muhalefet yıllardan beri “laiklik”, “cumhuriyet”, “ülke karanlığa gidiyor” vb. temel kalıpları kullanarak seçim çalışmaları yaptı. Fakat bakıldı ki bu sloganlar kemik oylar dışında Türk seçmeni için çok fazla bir şey ifade etmiyor. Son birkaç seçimdir söylemler değişmiş durumda.
Konunun hassasiyetiyle orantılı olsun isim zikretmeyelim isterseniz.
“Lakabım ‘hacı’ydı”. “Cumaya, 15 yaşından beri gidiyorum”. “Çocukluk arkadaşlarım, ailem, herkes bilir. Kendime göre inançlarım var, abdestsiz sokağa çıkmışlığım yoktur”. “Hiçbir mitingime Ayet-el Kürsi okumadan başlamam.”, ““Dedem beni İmam Hatip’e gönderseydi, Erdoğan’ın yerinde ben olacaktım”. vb birçok isimden çıkan dini söylemler.
Gerçi daha atasözünü, hadisi ayıramayanı bile var ama biz niyetleri bilemeyiz ve değerlendiremeyiz. Ama şuna bakarız ve seviniriz. Çok şükür ki bu milletten oy almanın yolu dindar olmaktan, cumaya gitmekten geçmektedir. Çok şükür ki bu milletten oy almanın yolu Filistin’e sahip çıkmaktan geçmektedir. Çok şükür ki bu insanlar değerlerimize saldırarak, aşağılayarak, baskı yaparak bir şey elde edemeyeceklerini geç de olsa öğrendiler.
Bu partilere bunu öğrettin ya ey halkım sana ne kadar teşekkür etsek azdır.
Bu zihniyete burasının sahte devrimlerle, ayaklanmalarla iktidar değiştirilebilecek bir Arap ülkesi veya muz cumhuriyeti olmadığını,
Bu zihniyete sosyal medyadan yapılan yalan yanlış paylaşımlarla görüş ve düşüncelerin değişmeyeceğini,
Bu zihniyete bu ülkenin öz evlatlarının birileri gibi su fışkırtılınca veya gaz bombası atınca dağılanlardan olmadığını, tanklar, toplar ve savaş uçakları karşısında bile korkup kaçmayacağını,
Bu milletin vatan sevdasının dolarla, euro ile ölçülemeyeceğini,
Yıllar, vakalar ve seçimler boyunca sindire sindire öğrettin.
Şimdi son bir vazifen daha kaldı.
Son görevin bu. Bunu da başarırsan artık her şey daha güzel olacak.
Bu kutsal görev de seçimlerde söylemleri yalan, yanlış, asılsız iddia ve iftiralardan temizleme görevi. Yani doğru olmasa bile “söyle tutmazsa izi kalsın” taktiğiyle siyaset yapma alışkanlığının işe yaramadığını göster artık.
Tamam bu seçim ilke, kural, ideoloji falan kalmadı anladık ama şu yalanı, yalanla netice almaya çalışmayı bırakmalı partilerimiz artık.
Sadece son 2 günden örnekler vereyim. Geriye gidersek sayfalar almaz.
Biri TV’den yerli sanayiyi kötüleyim derken atıyor tutuyor. Sonra reklam arasında gelen telefonlar sonucu. Efendim %98’i yerli imiş. Falandı filandı diyor.
Diğeri S 400’ler sarayı korumak için alınıyor diyor. Karşısındaki programcı “yok daha neler” deyince “Bana gelen duyumlar öyle, inşallah doğru değildir” kem küm diyor.
Diğerinin zaten deve misali hangi birisini söyleyelim. “Tillerson olayını” mı desek, “Afrin çarkını” mı. Son yapılan “Kandil’de kimse yok” açıklamasını mı.
Netice olarak ey halkım. Bir zamanların darbeler, krizler, sokak hareketleri ile dizayn edilebilen ülkesini sadece halkın sözünün geçtiği bir ülke haline getirdin.
Bir zamanlar modern görüntü olarak gurur duyulan ramazanda şampanya içen cumhurbaşkanından, Cuma peşinde koşan, “Bana aslında hacı derler” olayına kadar getirdin.
Hadi şu son görevini de başar da Türk Halkının yalan ve iftiraya ve bu tür siyaset anlayışına itibar etmediğini öğrensinler.
Bilinmez.
Belki bugünün Hacı amca ve teyzeleri böylelikle taklit makamından tahkik makamına geçerler de kendileri de kurtulur ülke de..