ABD'li ünlü tarihçi: Ermeniler milyonlarca masum insanı katletti

ABD'li tarihçi Justin McCarthy, "Ermeniler milyonlarca masum köylü Türk'ü katletti." ifadelerini kullandı.

Türkiye Çalışmaları Enstitüsü Yönetim Kurulu Üyesi ve ABD'deki Louisville Üniversitesinden tarih profesörü Justin McCarthy, Ermenilerin milyonlarca Türk nüfusunu katlettiğini açıkladı.

Osmanlı'nın Ermenileri tehcir etmesinin gerçek bir tehdide karşı makul bir yanıt vermesi anlamına geldiğini anlatan McCarthy, "Çünkü Ermeniler bir tehditti. İsyancılar Osmanlı imparatorluğuna karşı savaş açmak niyetindeydi. Burada nüfusunun 4'te 3’ü Müslüman olan toprakları Ermenistan istiyordu. Burada Müslümanlar da azınlık tarafından yönetilecek bir devlete karşı çıkacaklardı. Bu bağlamda Ermeniler için tek çözüm Müslümanları o topraklardan çıkarmak oldu" dedi.

Savaş başlamadan hemen önce isyancıların liderlerinin Rusya’ya gittiğini ve yaklaşan savaş için finansman bulduklarını ifade eden McCarthy, şöyle devam etti:

"Broşürler, kitapçıklar, el ilanları üzerinde isyanın detaylı planları yazıyordu. Ermeni köylerine dağıtıldı. Bunun dışında isyanlar için detaylı planlar hazırlandı. Van şehrinde isyancılar bir araya geldi ve savaş başlamadan 6 ay önce saldırı planları yaptılar. Savaş başlamadan hemen önce askere zorunlu çağrı yapılmıştı. Ancak Doğu Anadolu'daki genç Ermeniler evlerini terk ettiler.

Diğer Osmanlı tebaası ve halkı gibi Ermeniler'in de gelip orduya katılıp hizmet sunmaları bekleniyordu. Bu zorunlu çağrı askere çağrı memurlarının raporlarına baktığımızda haritada işaretlenen yerde neredeyse hiç Ermeni kalmamıştı. Bunların çok büyük bir kısmı askere katılmak istemedikleri için kaçmıştı ama büyük bir kısmı Rusya'ya kaçmış casus askerler ve savaşçılar olarak onlara katılmıştı. Burada diğer kalanlarda ormanlara ve tepelere kaçmış partizan çetelere katılmış ve Osmanlı'ya aslında savaş çabaları kapsamında büyük bir hasar vermişlerdi."

McCarthy, Ermenilerin sakladıkları silahlara bakıldığında isyancıların, büyük bir isyana hazırlandıklarının görülebildiğine dikkat çekerek, o tarihte hükümetin isyancıları soruşturmaya almasının Avrupalı güçler tarafından engellendiğini aktardı.

Özellikle de Birinci Dünya Savaşı'nın gidişatına bakıldığında belirli kısıtlamalar bulunduğunu, yetkililerin bu saklanan silahları ve depoları aramasının yasak olduğunu anlatan McCarthy, şöyle konuştu:

"Ancak aramalar yapıldığında inanılmaz derecede silahlar bulundu. Mesela Harput'ta 5 bin ordu tüfeği ve tabanca bulundu, Gürün kazasında bin 221 tüfek ve tabanca, Kayseri'de 400 adet ordu tüfeği ve bin 200 tabanca, Develi'de 220 adet ordu tüfeği ve 45 adet tabanca, Urfa'da 720 adet ordu tüfeği ve çok fazla sayıda Anadolu şehrinde benzer silahlar keşfedilmişti ve bulunmuştu. Bombaların ve dinamitlerin zulaları İzmit ve İzmir gibi şehirlerde bulunmuştu. İzmit, Doğu Anadolu’dan ne kadar uzak bir yer. Yani Ermeni milliyetçilerinin talep ettiği topraklardan çok uzak yerler buralar. Bunlar ordu binalarına ve hükümet binalarına saldırmak için kullanılıyordu. Evlere, kiliselere, manastırlara saklanıyordu silahlar, tarlalara gömülüyordu. Önceden yetkililer için kutsal sayılan bu mekanlar silah ve dinamitlerle doldurulmuştu.''

Ermeniler masum insanları öldürdü: 3 milyon Türk!

Ermeni isyancılarının jandarmaya ve Doğu Anadolu’daki diğer yetkililere de saldırdıklarını anımsatan McCarthy, "Masum köylüler ve kasaba halkı yüksek sayıda öldürüldü. Burada isyancılar kısa sürede olsa Urfa gibi, Şebinkarahisar gibi, Başkale gibi yerleri zapt etti ve el koydu. Daha da önemlisi Ermeni isyancıları Van şehrini almışlardı. Güney Doğu Anadolu bölgesindeki en önemli şehirlerden bir tanesiydi. Şehrin çok büyük bir kısmını zapt ettiler. Osmanlı silahlı kuvvetlerini hisar ve kalenin içine sürdüler, hükümet binalarını yok ettiler, Müslüman evlerini yaktılar. Burada aslında Rus istilacılarının yardımı gelene kadar Osmanlı ordusunu geri tuttular. Ruslar oraya vardıklarında Ermeniler aslında Ruslara şehrin anahtarını vermiş, sunmuş oldu. O dönemde ölen Türklerin sayısının 3 milyonu aştığını ve ölen Ermeni sayısının yaklaşık 600 bin civarında olduğunu görüyoruz. Bir tarafta Ermeniler ve Rusların olduğu diğer tarafta yerel nüfusun ve Osmanlı ordusunun bulunduğu savaş bölgelerinde, her iki taraftaki nüfusun yaklaşık yüzde 40'ının öldüğü ortaya çıkıyor." diye konuştu.

Justin McCarthy, o dönemde Müslümanlar için Van'ın kaybedilmesinin sadece bir toprak kaybı olmadığını vurgulayarak, şunları söyledi:

"Ermeniler sıklıkla yardım alıyordu ve Müslümanlar da Van şehrinde evlerinden atılıp öldürülüyordu. Bu bağlamda isyancıların başarısının Kürtler ve Türkler açısından ölüm anlamına geldiği oldukça açık ve aşikâr bir gerçek haline geldi. Ermeniler aslında Ruslar için Osmanlı'nın kaybı açısından etkili ve tesirli görevleri yerine getirdiler. Partizan olarak, savaşçı olarak, cephe gerisinde savaştılar ve Rus istilacılara yardımcı oldular. Ermeni gerilla çetecileri Doğu boyunca çalıştı ikmal hatlarını kestiler, Kuzeydoğu'da bin kadar asker aslında sürekli devriye gezmek zorundaydı, sırf telgraf hatlarının korunabilmesi ve ordunun iletişiminin korunabilmesi için.

Ancak askerler bu iletişimi koruma konusunda başarılı olmadılar bir hattı koruduklarında Ermeniler diğer hattı kesiyorlardı. Osmanlı garnizonları Güney Doğu'da yalnızca İstanbul’daki merkezi komutayla iletişim kurabiliyordu. Bunu da at sırtında mesaj gönderip daha sonra başkente Bağdat ve Şam'dan telgraf çekerek iletişim kurabiliyorlardı. Aslında Osmanlı'nın savaş çabalarının zarar görmesinde Ermeniler başarılı oldu. Burada isyancılar çok daha fazlasını yapmaya çalıştılar. Eğer İngilizlerin biraz daha algıları açık olabilseydi, kavrayabilseydi Ermeniler çok daha büyük bir zafer sunabilirdi onlara, savaşın süresi çok daha kısalabilirdi."

Tehcir iddiası

Osmanlı'nın bu isyanlar başlamadan önce herhangi bir Ermeni’yi tehcir etmediğini ve Osmanlı ordusuna Ermenilerin zarar verdiğini bilmenin çok önemli olduğunu dile getiren McCarthy, şunları söyledi:

"Çünkü buradaki tehcir hem isyan hem de isyan tehdidiyle yapılmıştır. Ermenileri öldürme isteğiyle yapılmamıştır. Burada tabii ki Osmanlı Ermenilerin transferini sağladı. Aslında gerçek anlamda tehcirin istatistiklerine baktığımızda açık ve net bir şekilde şunu görebiliyoruz transfer edilenler ya da savaş ortamında potansiyel anlamda tehdit teşkil edenler, Müslümanlar için tehdit olanlar tehcir edildi. Tehdit olarak algılanmayanlar yerlerinde bırakıldı. İstanbul, İzmir, Edirne ve birçok batı Anadolu ve Trakya'daki Ermenilerin taşınmadığını, transfer edilmediğini görüyoruz. Buradaki propagandalara baktığımızda sanki bütün Ermeniler Osmanlı tarafından gönderilmiş, çok da kötü yerlere gönderilmiş gibi Fırat nehrinin oradaki yerler söyleniyor ama bu doğru değil."

"Tehciri araştırırken duygu yüklü sözcüklerden kaçınmak lazım"

Ermenilerin çok büyük bir kısmının tehcir edilmediğini anımsatan McCarth, sözlerini şöyle tamamladı:

"Aslında tehcir edilenlerin çok az bir kısmı zor yerlere gönderildi. Çok büyük bir kısmı bugün İsrail ve Filistin olan yerlere gönderilmişti. Ermenilerin çok büyük bir kısmı Anadolu'nun başka bölgelerine gönderildi. Artık tehdit olmayacakları yerlere evlerinden çıkıp gönderildi. Evinde kalan Ermeniler belirli bölgelerde yaşıyordu çünkü o bölgelerdeki hükümetin kontrolü oldukça iyiydi ve tehlike arz etmiyorlardı. Ermenilerin tehcirini araştırırken duygu yüklü sözcüklerden kaçınmak lazım. Çünkü bu gerçeğe gölge düşürür. Nüfus bilimcilerde zorunlu göç adı verilen teknik bir terim kullanılıyor. Zannediyorum en iyi terim de bu. Zorunlu göç çok daha kapsayıcı bir terim. Çok da önemlidir bu. Yani hükümet tarafından gönderilen taşınan, gönderilen insanları da kapsar, hükümetin emri olmadan kendisi korkudan kaçanları da kapsar bu göç terimi. Bu bağlamda tarihi nüfus bilimcilerinin hesaplamalarına baktığımızda kaç kişinin kaçtığı ve kaç kişinin öldüğünün anlaşılması çok büyük önem arz etmektedir."