Alman, referandumun sonucunu hazmedemiyor

Alman Hükümet Sözcü Yardımcısı Demmer, Türkiye'deki halk oylamasıyla ilgili hazırlanan AGİT raporundaki eleştirileri ciddiye aldıklarını ve Türk hükümetinin, söz konusu raporda belirtilen sorunları çözmesini beklediklerini söyledi.

Alman Hükümet Sözcü Yardımcısı Ulrike Demmer, Berlin'de düzenlenen basın toplantısında, Alman hükümetinin, AGİT'in raporu hakkındaki düşüncelerini aktararak, ''AGİT'in raporunu endişe ile dikkate alıyoruz. Türkiye'nin de bunu ciddiye almasını bekliyoruz. Türkiye'nin bu konuda nasıl davranacağını dikkatle izleyeceğiz. Alman hükümeti açısından Türk hükümeti seçim gözlemcilerinin raporuna göre ve ortaya atılan sorunların çözümü ile değerlendirilecektir." ifadesini kullandı.

Demmer, Almanya'da yaşayan Türk vatandaşlarının yaklaşık üçte ikisinin referandumda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı desteklemesini nasıl değerlendirdikleri şeklinde bir soru üzerine de, referandum sonucunu yorumlamak istemediğini belirterek, federal hükümetin, Almanya'da sürekli yaşayan göçmenlerin uyumuna büyük önem verdiğini, bu nedenle ilk kez bir Uyum Yasası çıkarttığını, Türk asıllı insanları eleştirmek yerine Almanya'daki sistemin iyi yanları konusunda kendilerinin ikna edilmesi gerektiğini sözlerine ekledi.

Basın toplantısına katılan Almanya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Martin Schaefer de, Alman hükümetinin, AGİT raporundan şüphe duyması için hiçbir neden olmadığını, bunun iyi araştırılmış bir rapor olduğunu ifade ederek, "Uluslararası gözlemciler tarafından söylenenleri ciddiye alıyoruz." dedi.

Türkiye'de YSK'nın aldığı kararla ilgili ciddi eleştirilerin olduğunu, OHAL nedeniyle bazı kısıtlamaların yaşanmasının da olumlu görülmediğini belirten Schaefer, bu olumsuzlukları zamanında kendilerinin de eleştirdiğini, bu nedenle eleştirileri ciddiye aldıklarını kaydetti.

AA muhabirinin, "Gözlemcilerin bazıları terör örgütü PKK'nın gösterilerine katıldı. Bu durum AGİT raporuna ve tarafsızlığına gölge düşürmez mi?" şeklindeki sorusuna karşılık da Schaefer, "Gözlemci misyonlarında uzmanlardan ve siyasetçilerden oluşan iyi bir karışımın olması bir gelenektir. Bu sefer de öyleydi ve Türkiye'de de. Hem AGİT heyetinde, hem de Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi'nde. Böyle bir gözlemci misyonuna katılan bir politikacının siyasi bir görüşü olması ve bu siyasi görüşü seçimlerden önce ya da seçim sırasında bir kenara bırakması ve siyasi bir biyografi ile buna katılması bir gelenektir. Bu hep böyle olmuştur. Bir politikacının, sorunuzun iddiasında yer aldığı şekilde tek yanlı, adaletsiz ve önyargılı bir şekilde Türkiye'deki seçime katılmış olması ihtimaline katılmıyorum. Bunun için bence bir belirti yok." şeklinde yanıt verdi.

Schaefer, "Söz konusu olan terör örgütü PKK olsa bile mi?" şeklindeki ek soruya karşılık da, PKK'nın, Alman hükümeti açısından da bir terör örgütü olduğunu ve Almanya'da da bu örgüte karşı mücadele yürütüldüğünü belirterek, basında her ne kadar farklı yansıtılsa da bu konuda Alman ve Türk hükümetleri arasında görüş ayrılığı olmadığını söyledi.

Türkiye'de idam cezasının yeniden yürürlüğe konulması durumunda, bunun NATO üyeliğini olumsuz etkileyip etkilemeyeceği yönündeki bir soru üzerine de Schaefer, bir ülkenin NATO'dan dışlanması için idam cezasını uygulamasının kriter olmadığını hatırlatarak, ABD'de de idam cezasının olduğunu, bunun yanı sıra Türkiye'nin, askeri yönetimlerin yaşandığı 1980'li yılların başında bile Avrupa için güvenlik konusunda önemli bir ülke olduğunu kaydetti.

Yorumlar