ABD'nin politikaları iki ülke ilişkilerine zarar veriyor
Türkiye'nin 15 Temmuz darbe girişimi sonrası FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in iade talebine olumsuz yanıt almasıyla gerilmeye başlayan ABD-Türkiye ilişkileri, ABD'nin sonrasında attığı adımlarla uzun yılların ardından en soğuk dönemine girdi.
Geçmişi 1800'lü yıllara dayanan ve geçen yüzyılın başında atılan adımlarla "müttefiklik" seviyesine gelen ABD-Türkiye ilişkilerinde, Türkiye ile ABD arasında vize işlemlerinin askıya alınmasıyla soğuk rüzgarlar esiyor.
Silahlı terör örgütü FETÖ'nün 17-25 Aralık 2013'teki kumpasına ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında, ABD'nin İstanbul Başkonsolosluğu görevlisi Metin Topuz'un, haklarında dava açılan eski polis müdürleri ve firari eski savcı Zekeriya Öz ile irtibatı tespit edilmişti.
Topuz, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosunca ''Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs'', ''casusluk'' ve ''Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs'' suçlarından tutuklanmıştı.
Bu tutuklamanın ardından önce ABD'nin, ardından da Türkiye'nin vize işlemlerini askıya alması, gerilimin fitilini ateşlemişti.
"İki NATO müttefiki arasında on yıllardır yaşanan en büyük soğukluk" yorumlarına neden olan bu gerilimin sinyalleri daha önce verilmişti.
Türkiye, 15 Temmuz 2016'da tarihinin en büyük ihanetini yaşarken, bu ihanetin elebaşının Pensilvanya'da yaşayan Fetullah Gülen olduğunu tüm dünyaya ilan etmişti.
Darbe girişiminin bastırılmasının ardından bağımsız mahkemeler tarafından başlatılan yargılamalar neticesinde binlerce klasörlerden oluşan deliller ile elebaşı ABD'den istenmiş ancak Türkiye umduğunu bulamamıştı.
Türkiye, dost ve müttefik bir ülkeden istediği yanıtı alamamışken, ABD'nin sonrasında attığı adımlar da ilişkileri germeye devam etti.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın mayıs ayında Washington'a yaptığı ziyaret sırasında yaşanan olaylar hakkında 15 korumasına yönelik soruşturma izni de ilişkileri germişti.
Ziyaret sırasında Washington Türk Büyükelçiliği önünde PKK propagandası yapan örgüt yandaşları, Türk vatandaşlarına saldırınca Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın korumaları olaya müdahale etmiş, bir süre sonra ise protestoculara saldırmakla suçlanan 15 Türk güvenlik görevlisinin de aralarında bulunduğu 19 kişi hakkında soruşturma açılmış ve iddianeme hazılanmıştı.
Türk Dışişleri Bakanlığı olaya ilişkin yaptığı açıklamada, "Waşhington Bölgesi Yüksek Mahkemesi Başsavcılığı’nın, Waşhington Büyükelçiliğimiz ikametgahı önünde 16 Mayıs 2017 tarihinde yaşanan olaylara ilişkin iddianamenin kabul edildiğini açıklaması esefle karşılanmıştır." ifadesini kullanmıştı.
TERÖR ÖRGÜTÜNE SİLAH YARDIMI
En son Kıbrıs Barış Harekatı sonrasında gerilen iki ülke ilişkilerinin bu noktaya gelmesinde ayrıca ABD'nin Suriye'de terör örgütü PKK/PYD'ye yaptığı askeri yardımlar da etkili oldu.
Türkiye'nin defalarca uyarmasına ve ileride bu silahların kendisine doğrultulacağını beyan etmesine karşın ABD, bugüne kadar sayıları 2 bine ulaşan tırla, Suriye'de terör örgütü PKK/PYD'ye ağır silahlar göndermeyi sürdürmüş, bu durum da ilişkilerin iyiye gitmesini engellemişti.
Türkiye ile ABD ilişkileri terör örgütü PYD'nin Fırat'ın batısından çekilme noktasında yapılan açıklamalarla gergindi. ABD Türkiye'nin uzun süren bu taleplerini kulak arkası etmiş ve ötelemişti. Nitekim terör örgütünün buradaki varlığı halen sürüyor.
FIRAT KALKANI, İDLİB VE S400'LER
ABD'nin aldığı kararlarda, Türkiye'nin başta Fırat Kalkanı Harekatı olmak üzere milli güvenliği için Suriye ve Irak'ta attığı adımların da etkili olduğu belirtiliyor.
ABD'nin El Kaide gerekçesiyle PYD ile İdlib bölgesine müdahale edeceği konuşulurken, Türkiye-İran ve Rusya'nın anlaşması ile burada yapılan harekatın ABD'nin planlarını bozduğu aktarılıyor. Bu da doğal olarak ikili ilişkilere yansıyor.
Uluslararası arenada en çok konuşulan ve NATO nezdinde tartışmalara neden olan bir diğer olay ise Türkiye'nin Rusya'dan almayı planladığı S400'ler.
NATO sistemlerine uyumlu olmadığı iddia edilerek tepki gösterilen füzelerin alınmasına başta ABD olmak üzere Batılı ülkelerin karşı olduğu bilinirken, Türkiye tarafının ise füzelerin kaporasını verdiği bildirilmişti.
BATMAZ'LA İLGİLİ BELGE
FETÖ elebaşını teslim etmeyen ABD'ye yönelik sitemler sürerken, 15 Temmuz darbe girişiminin en kilit isimlerinden biri olan ve o geceyi darbenin merkezi Akıncı Üssü'nde geçirdiği güvenlik kameralarıyla saptanan Kemal Batmaz'a ilişkin çıkan resmi belge de Türkiye-ABD ilişkilerinin gerilmesinde bir kilometre taşı olmuştu.
Batmaz'ın 1 Ocak 2016 tarihinde gittiği ABD'de havaalanında kendisini sorgulayan Amerikalı görevlilere "Pensilvanya’da Fetullah Gülen'in yanında kalacağı" yolunda verdiği ifadenin resmi belgesi geçtiğimiz günlerde ortaya çıkmıştı.
Söz konusu resmi ABD belgesi 15 Temmuz gecesi Akıncı Üssü'nde darbenin karar merkezi olan 143. Filo’da bulunan Kemal Batmaz ile Fetullah Gülen arasında yakın bir ilişkinin bulunduğunu tam bir berraklık içinde ortaya koyuyor. Bu belgeden, kamuoyu ve aynı zamanda kendisini yargılayan mahkeme heyeti, Kemal Batmaz’ın darbeden tam altı buçuk ay önce gittiği ABD'de Gülen'in yaşadığı villada onun misafiri olarak kaldığını öğrenmiş oluyor.
"KARAR, DOĞRUDAN HALKA YÖNELİK BİR KARARDIR"
Konuyla ilgili açıklamada bulunan AK Parti Grup Başkanvekili Naci Bostancı, "Vize kararı, doğrudan halka yönelik bir karardır." dedi.
Bostancı, Türkiye ile ABD arasındaki yakınlaşmanın, 1946 yılında Missouri Zırhlısı'nın Washington’da ölen Büyükelçi Münir Ertegün’ün cenazesini İstanbul’a getirmesi ile başladığını söyledi.
Türkiye ile ABD arasında 70 yıllık dostluk ve stratejik ortaklık olduğunu vurgulayan Bostancı, "Bu elbette bir taraftan politika yapıcılarının bir tercihidir, diğer taraftan da dünyanın şartları içerisinde iki ülkenin kaçınılmaz bir kader olarak birbirine yakınlaşmasının bir sonucudur. Zaten politika yapıcıları da karar verirken iki ülkenin milli çıkarları çerçevesinde bu yakınlığın ve stratejik ortaklığın birbirini teyit ettiğini gördükleri için, bu 70 yıllık dostluk süreci başladı." diye konuştu.
Naci Bostancı, elbette ülkeler arasında zaman zaman ilişkilerde inişler ve çıkışlar olduğunu belirterek, şu değerlendirmede bulundu:
"Bugün de dünyanın yeni şartlarında bölgede yaşanan gelişmeler çerçevesinde anlaşamadığımız ve anlaştığımız kimi konular olduğunu biliyoruz; bunları olağan karşılıyoruz. Fakat temelde iki ülkenin milli çıkarlarının birbirini teyit eden hususlarını dikkate aldığımızda, iniş ve çıkışların ötesinde, özellikle halklara tekabül eden yaralayıcı kararları almamak gerektiği hususunda da dikkat ve özen gerektiği muhakkak.
Vize kararı, doğrudan halka yönelik bir karardır. Ümit ederiz iki ülkenin bundan sonra da ortak karar istikametindeki yaklaşımları ve müttefikliği hesaba katıldığında, halkların buna vereceği desteğin demokratik sistemler bakımından ne kadar önemli olduğunu da ihmal etmeksizin bu kararın gözden geçirileceğini ümit ediyoruz."
"TÜRKİYE KARŞITI CEPHE"
Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) Dış Politika Araştırmaları Direktörü Ufuk Ulutaş, Amerikan iç siyasetinin paramparça olduğunu söyledi.
"Bu paramparçalık, Amerika'da birçok kliğe at koşturma imkanı sunuyor." diyen Ulutaş, "Bu paramparçalıktan en çok istifade eden kliklerden bir tanesi de Türkiye karşıtı cephe. Dışişleri Bakanlığındaki başıboşluk, Beyaz Saray'ın diğer kurumlara etki etmedeki zayıflığını, bunlar, kendilerine verilen alan olarak değerlendirerek Türkiye karşıtı adımları birer birer atıyorlar." dedi.
Eski ABD Başkanı Barack Obama döneminden kalma PKK meselesinin devam ettiğine dikkati çeken Ulutaş, Amerika'da Obama zamanından kalma bir bürokrasinin varlığına işaret etti.
ABD'nin 15 Temmuz ve sonrasındaki tavrının devam ettiğinin altını çizen Ulutaş, bu konuda bir değişiklik işaretinin olmadığını söyledi.
Türkiye'nin, Amerikan iç siyasetinde bir malzemeye dönüştüğünü dile getiren Ulutaş, bu sebeple iki ülke arasındaki ilişkileri dinamitlemek isteyen Amerika'daki kliklerin devreye girdiğini ve sürekli gerginliğe neden olduğunu belirtti.
İki ülke arasındaki ilişkinin tabiatının, Amerika tarafından henüz anlaşılamadığını savunan Ulutaş, şunları kaydetti:
"Soğuk Savaş yıllarında Türkiye'ye önce bir bölgesel güç ilişkisi vardı. Buna stratejik ortaklık, sonra model ortaklık dedik. Ama o model ortaklık dediğimiz günden bugüne Amerika ile Türkiye'nin bölgesel öncelikleri birbirinden oldukça farklılaştı. Amerika'nın içinde Türkiye'ye karşı olan, Irak tezkeresinden kalma nefreti olan kesim, askeri olarak Türkiye'yi zor durumda bırakmaya çalışıyor. Diğer tarafta da İsrail ile ilişkiler. Türkiye'nin Amerika'nın bölgesel politikalarına yanaşmaması veya uzlaşmamasını içerisine sindiremeyen bir kesim de siyasi olarak Türkiye'ye baskı kurmaya çalışıyor."
"TÜRKİYE'YE YAPILAN HER BASKI, MİLLİ BİR DURUŞ SERGİLENMESİNE SEBEBİYET VERECEKTİR"
Özyeğin Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mesut Hakkı Caşın, birdenbire ortaya çıkmayan Türkiye-ABD ilişkilerinin gerilmesinin, 1 Mart tezkeresinden bu yana devam eden gerginliğin kırılma noktası olduğunu söyledi.
Vize başvurularının askıya alınmasının, ABD ile Türkiye arasındaki diplomatik, siyasi ve sosyolojik anlamda en ciddi kriz olarak nitelendirilebileceğini ifade eden Caşın, "Bu tutum, son açıklama büyükelçilik seviyesinde yapılsa dahi 1974'teki Johnson mektubundan çok daha kötü sonuçları olabilecek bir etkiye sahip olduğunu düşünüyorum. Sebebi de şu, NATO müttefiki bir ülke, diğer ülke vatandandaşlarını sanki bir komünist ülkenin vatandaşı gibi veya düşman ülkenin vatandaşı gibi 'istenmeyen adam' ilan etmesi uluslararası hukuka aykırı." diye konuştu.
Caşın, girişi yasaklamanın, uluslararası hukukun genel kuralları ile Türkiye ve ABD'nin taraf olduğu ikili vize anlaşmalarına ve insan haklarına aykırı olduğunu dile getirdi.
Devletler arasında savaşta dahi hayata geçirilmeyen çok ağır bir uygulama olduğunu vurgulayan Caşın, Türkiye'nin bu duruma uluslararası hukukun öngördüğü şekilde mütekabiliyetle cevap verdiğini söyledi.
Caşın, özellikle FETÖ elebaşı Fetullah Gülen ile FETÖ'cü askerlerinin iade edilmemesinin de Türkiye-ABD ilişkilerinin bu duruma gelmesinin bir başka önemli sebebi olduğunun altını çizdi.
Amerika'nın büyük devlet olarak Türkiye'yi dize getirme amacı taşıdığına dikkati çeken Caşın, "Ancak bu baskı Türkiye'ye yarar. Amerika'nın aldığı bu karar Türk ticaretine, ekonomisine zarar vermiştir ama Amerika'nın Türkiye'yi kaybetmesi Amerika'nın çıkarlarına bu olaydan çok daha fazla zarar getirir. Bumerang etkisinde Amerika kaybeder. Asıl mesele Amerika, Türkiye'nin Irak'taki duruşundan rahatsızdır. Rusya ile yakınlaşması, S400 füzelerini alması ve Suriye'deki İdlib olayı da etkendir." ifadelerini kullandı.
"Ne Türkiye'nin Amerika'yı kaybetme lüksü ne de Amerika'nın Türkiye'yi kaybetme lüksü vardır." diyen Caşın, "Tarih ve coğrafya bunu gerektiriyor. Türkiye'yi izole edemezsiniz, Türkiye bir dünya devletidir. Türkiye bir bölgesel güçtür. Dolayısıyla Türkiye'ye yapılan her baskı, Türk'üyle, Kürt'üyle, Ermeni'siyle Anadolu'da milli birliğin tekrar yükselmesine, Atatürk'ün koyduğu gibi daha milli bir duruş sergilemesine sebebiyet verecektir." açıklamasında bulundu.
Yorumlar